Öncelikle şunu belirtmek isterim, Bu konuyu açmamın sebebi yazacağım "Yahudik, Ülkemizdeki Etkileri Ve Atatürk'ün Ölümü" başlıklı yazımın daha anlaşılır olması içindir. Ve "bu sabetayistler kafirdir vurun öldürün" gibi saçma sapan cümleler kurmamı bekleyenleri büyük bir hayal kırıklığına uğratacağım ne yazık ki.Çünkü, bu bir inanç meselesidir ve Allah ile kul arasına da girilmez.
Bilindiği üzere yahudiler, Hz.Süleyman'ın döneminden sonra gün yüzü görmemiş ve hep sıkıntı içerisinde yaşamışlardır. İspanya'dan kovulma ve doğu Avrupa'da yaşadıkları sıkıntılar üzerine baş gösteren bunalımlar sebebiyle yahudiler, kendilerine kucak açan Osmanlı topraklarına göç etmiş,aralarında Tevrat'ta bahsi geçen kurtarıcı son peygamber Mesih'in geleceği beklentisi yaygın bir hal almıştı.
Durum böyle iken, Sabetay Sevi 17.yüzyılda Osmanlı topraklarında İzmir'de doğdu. Başhaham Joseph Eskapha ( Rav Escapa) ve Rav de Alba Torah, Talmud konusunda onu eğittiler. Gösterdiği başarı nedeniyle genç yaşında haham ünvanı verildi. Ancak genç Sabetay'ın mistik konulara girme arzusu olduğu bir süre sonra anlaşıldı. Sevi, 15 yaşına kadar Tevrat, hadis, fıkıh konularına vakıf olmayı başardıktan sonra Kabala ( bkz Kabala ) eğitimine başladı. Sevi 18 yaşına geldiğinde kendi yorumlarını başkalarına okuyup öğreten biri haline geldi. Hatta etrafında bir öğrenci grubu da topladı. Melankolik ruhi yapıya sahip olması bir süre sonra mistik hayatın zorlukları ile birleşince anlaşılmaz eylemlerde bulunmasına yol açtı. Oruç günlerinin dışında sık sık oruçlar tutuyor. Sık sık bedenini yıkıyorve uzun müddetler boyunca yalnız başına tefekküre dalıyordu. Kendini Yahudi mistisizmine, Kabala'ya kaptırmıştı. Bilincini yitirdiği, coşkulu dönemler yaşıyordu.
Bu yüzden 1626 doğumlu Sabetay Sevi 1648 yılında mesihliğini ilan ettiğinde dünyadaki tüm yahudiler arasında büyük bir yankı uyandırmıştı. 2 milyon kişiye ulaşan inananları onu sadece öğretmen, peygamber değil daha da üstünü, tanrısal enkernasona da inanıyorlardı. Yahudi din adamlarının büyük bir kısmı Sabetay Sevi'ye karşı çıkmıştı.
Sabetaycılığın dünyadaki yahudilerin yanında Hristiyanlar arasında da bu kadar büyük bir yankı uyandırmasının ana nedeni 1666 yılıdır. Şeytanın sayısı olan bu yılda önce DECCAL ortaya çıkacak ve sonrasında beklenen mesih dünyaya gelecek, Deccal'i öldürecektir.Bu nedenle Sabetay'ın mesihliği 1665 yılında başka yahudi bilginleri tarafından da onaylanınca dünyada büyük gürültüler kopmuştur. Hristiyanlar ise beklenen Deccal'in Sabetay olduğunu iddia ederek İsa'nın 1666'da gökten ineceğine ve Sabetay'ı öldüreceğini düşünerek büyük bir beklenti içine girmişlerdir. Yahudiler ise İsa'yı son mesih olarak kabul etmediklerinden Kıyamet öncesi beklenen son Mesih'in Sabetay olduğunu düşünmüşlerdir.
Sevi, önce eski bir kabala merkezi olan Selanik'e sonra İstanbul'a gitti. Başkent'te saygıdeğer ve ünlü bir vaiz olan Abraham ha-Yakini ile karşılaştı. Yankini'nin elinde Sevi'nin mesih olduğunu doğrulayan kabalacı bir kehanet belgesi vardı. Kısa süre sonra İstanbuldan ayrılan Sevi, önce kudüs ve sonra Mısır'a gitti. Kahire'de osmanlı valisinin hazinedarı olan güçlü ve varlıklı Rapheal Halebi'yi kendi davasına inandırdı.
Sevi, Selanik'de ki ilk günlerinde Mesihlik iddiasında bulunmazken zekasıyla Selanikli yahudileri kendisine hayran bıraktı. Öyle ki evinde misafir olduğu bir yahudi ona kızını bile verdi. Ama Sevi Onunla cinsel ilişkiye girmedi. Soranlara ise Gerçek anlamda evlenmeyeceğini çünkü zaten Tevrat ile evli olduğunu söyledi. Ama bu sözleri duyan hahamlar bunun Mesihlik iddiası olduğunu belirterek sert tepki gösterdi. Bu gelişme üzerine Selanik'ten ayrılıp Atina'ya geçen Sevi orda da iyi karşılanmayınca tekrar İzmir'e döndü.
Sabetay Sevi, ailesi tarafından genç yaşta 2 veya 3 kez enlendirildi. Ancak Sevi, ilişkiye girmedi. Ailesi bu durumu onun eşinden hoşlanmadığı şeklinde yorumlayarak birinci eşinden boşanmasını sağlayarak ikinci kez evlendirildi. Ancak Sevi ikinci evliliğinde de cinsel ilişkiye girmedi.O sırada Polonya'daki katliamlardan kaçan yetim bir kız olan Sarah çevresine kurtarıcı (Mesih) ile evleneceğini rüyasında gördüğünü söylemekteydi. Bunu duyan Sevi, Sarah'ı Kahire'ye çağırır ve onunla evlenir.Sarah'ın güzelliği ve cazibesi bu yeni tarikata yeni müritler kazandırır. Dini değişimi sonrası Sara artık Fatma hanımefendi adını alır.Rivayete göre Müslüman olduktan sonra Sevi'ye haremden bir eş tahsis edilir. Sabetay Sevi'nin son eşinin adı ise Ayşe Hatun Selanikli'dir.
Sabetay Sevi, İnsanları kendinin bir Mesih olduğuna inandırırken Kabala'da ki büyüleri kullanır.Cinler ve İfritler ile bir takım olağanüstü olaylar meydana getirir.Tabi gerçek yahudiler de bu durumdan rahatsız olup Sevi'yi öldürmeyi planlıyorlardı. Bunu duyan Padişah'da ülkede karışıklık ve mezhep çatışması çıkmaması için Sevi'yi sarayına çağırtır ancak sarayda bu büyüler bir işe yaramaz. Çünkü Saray muhteşem yüzyıl dizisinde anlatıldığı gibi genelev ortamında değil, her zaman Kur'an- Kerim'in okunduğu, abdestsiz kimsenin dolaşmadığı ve manevi bir kalkan ile korunuyordu. Padişah'da Sevi'ye "Ya mucizeni gösterirsin bende sana tabi olurum ya da sen ve inananların Müslüman olursunuz.Olmazsanız sizi öldürürüm" çünkü müslüman olduklarında bu sorunda ortadan kalkacaktı.
16 Eylül 1666'da divan huzurunda Müslüman olan Sabetay Veled-i Mordehay ve ya Sabetay Sevi, üzerine saray içoğlanlarına mahsus hamama gönderilerek gusül abdesti aldırılır ve kendisine müslüman kisvesi kürk ve hil'at giydirilir. Ertesi gün Sultan huzuruna çıkarak Aziz Mehmet Efendi adını alarak 150 akçelik bir maaşla sarayda üst düzey memurluk olan Kapıcıbaşı olarak göreve getirildi.
Sabetaycıların açıklamalarının başka bir versiyonu bu şekildedir ; "Musa firavunların sarayında bir mısırlı gibi yaşamıştı. Sabetay'da kendi halkını kurtarmak için Müslüman olmalı ve bir Türk gibi yaşamalıydı." Sevi'nin resmi açıklaması ise "Tanrı beni İsmaili, yani müslüman yaptı. Ben kardeşiniz Kapıcıbaşı Mehmed'im. O öyle emretti. Ben de itaat ettim" dedi.
Sevi'nin Müslüman olması bütün yahudi dünyasında şok etkisi yarattı. Hahambaşılık olayı seviçle karşıladı ve Müslüman olan Sevi'yi dinden çıkmış saydı. Büyük çoğunluk onun Mesih olmadığına inanarak yahudi inancına geri döndü. 200 ailelik bir topluluk ise İslamiyet'e geçerek onun yolundan gitti. Bu tarihten sonra da "avdeti" daha yaygını "Dönme" olarak adlandırıldılar. Bunun onun büyük büyük bir imtihan için müslüman olduğunu, mesihliğinin bir gereği olduğunu iddia ettiler. Polonyalı karısı Sarah ve kardeşi Jacob Kerido da bu kervana katılırlar isimlerini ise Sarah Fatma, Kerido da Yakup olarak değiştirir.
Sevi, bu olayla taraftarlarına "Karanlık" bir dönemin başladığını ve bunu "Aydınlık günlerin takip edeceğini söyleyip, aydınlık dönemin başlaması içinde karanlığın başlamasının şart olduğunu söyler. Sabetaycılar "Aydınlık" günler başlayıncağa kadar gizlenmeye devam edeceklerine dair yemin ederler.
Edirne Sarayı'nda yedi yıl kalan Sabetay bir süre sonra Padişah'ın takdirini kazandı. Zaman zaman İstanbul ve Selanik'e bile gidebiliyordu. Bir süre Edirne/Hızırlık yakınlarında bulunan bir Bektaşi tekkesine devam etmiş. Bu tekke 1641-1642 yıllarında "şüpheli" bulunarak yetkililerce kapatılmış ancak Padişah tarafından Zaviye olarak tekrar açılmış. Musevi kaynakları Sevi'nin Sufism ve Bektaşilikten etkilendiğini ve bu öğretileri Kabala öğretisi ile harmanlayarak kendi öğretisine şekil verdiğini dile getirirler.
Maaşı azaltılan Sevi Arnavutluk'ta beş yıl sürgünde yaşadıktan sonra 1675 yılında yalnızlık ve sırlar içinde ölmüştür. Avram Galante'ye göre Berat'ta müslümanlar tarafından, şehrin içinden geçen ırmak kıyısında halen yeri tam olarak bilinmeyen bir yerde toprağa verilmiştir.
Kendisi gibi müslümanlığı kabul eden takipçisi 200 aile Selanik'e yerleşmiştir yine Müslüman görünümlü Sabetayist - Yahudi olarak yaşamaya devam etti ve ediyorlarda. Onların inancına göre mesih ölmemiş göğe çekilmişti ve tekrardan geleceği inancındalar. Hatta inançlı Sabetayistler ırmak kenarına gelerek ona olan sevgilerini ilan ediyorlar.
SABETAYİSTLİK
Sabetaycılar, Sabetay Sevi'nin ölümünden sora gizliliğin süldürülmesi amacıyla bulundukları ülkenin yaygın inancı hangisi ise ona inanıyor görünmeyi tercih ederler. Ve bu konuda oldukça başarılılar, belli kurallar dahilinde tamamen müslüman ismi almakta ve kendilerini her bakımdan şüphe edilmeyecek ölçüde "Müslüman" göstermektedirler. Kendilerini yahudi olarak tanıtsalar da yahudiler tarafından dine bağlı görülmezler. Kur'an da ise inanmadıkları halde müslümanım diyenlere Münafık olarak anılırlar. Tarafları Sabetayistler, sabetaycı, avedi, dönme , selanikli, meamin, takiyyeci gibi farklı isimler ile de anılır.Her ne kadar Musevi ibadetleri ve ayinlerine sadık kalmışlarsa da asıl yahudilerden tamamen ayrılmış ve onlara "koferim" (kafirler) ismini takmışlardır. Bazı yahudiler ise Sazan demişlerdir.Şuan da dünyanın birçok ülkesinde varlıklarını devam ettirmektedirler. Ve ne kadar ilginçtir ki bunların kutsal şehri, The New World Order ile aynıdır Kudüs'tür.
Sabetayistler 19.yüzyıla kadar oldukça depolitik olarak varlıklarını sürdürdüler ancak toplum yapısında ki değişikliklerde kendilerini oldukça aktif kılmışlardır özellikle de Osman üzerinde. Ve İttihat ve Terakki'de siyasi roller üstlenmişlerdir, Mason locaları da çok büyük finansal kaynak yardımında bulunmuşlardır sebebi ise Abdülhamid'in hemen tahttan indirilmesidir.
İbadethanelerinin ayrı, mezarlıklarının ayrı olmasının yanı sıra bu cemaat mensubu ailelerin zengin ve farklı bir mutfak kültürleri söz konusu. Ritüellerin pek çoğu yemekle ilgili özellikle ilkbaharda yemek faaliyetleri düzenliyorlar. Selanik yemekleri ağırlıklı olarak yeniyor ve burada temel nokta sofranın bereketi ve yemeklerin çeşitliliği. Bazı yemeklerin dinsel göndermeleri oluyor. Örneğin normalde et ve balık aynı anda yenmezken yalnızca yılın bir günü birlikte yeniliyor. Bu özel günlerden bir takvim sayesinde haberdar olunuyor. Toplulukta din işleriyle uğraşan kişilerce hazırlanılan bu takvim Yahudi takvimine benzemektedir.
Bir eğitim bir de mutfaktan hiç kesinti yapmayan bu oluşum için mutfağın önemi ise apayrı ve mutfakta bolluğun olması şart! "Yok" demek adeta yasak. Mesala evde pirinç azalmışsa "pirin azaldı" yerine "pirin bereket" demeyi tercih ediyorlar.
Sabetaycılar arasında evlilik ise ayrı bir anlam taşır ve aileler kendi aralarında evlenir. Hatta bir takım sabetaycıların alevi topluluklarının içlerinde kamufle olmasından dolayı alevi kardeşlerimiz için "mum söndürme" olayının olduğu ortaya atılmıştır ve bu külliyen yalandır. Ben alevi bir mahallede büyüdüm ve ne hiç mum söndürme olayına tanık oldum ne de duydum.Amaç ise toplumda kargaşa çıkarmak olduğu da hemen belli oluyor neyse bunlar da cemaat dışından evlenenlere izin verilmez ve aforoz edilir. Sabetayistlerin kendi aralarında evlenmeleri, onlara has genetik problemlerin doğmasına yol açmıştır.Ben bunları nerden mi biliyorum çünkü araştırıyorum hatta sabetaycı olduğunu söyleyen Cemil İpekçi bunu kendi ağzıyla açıklıyor isterseniz izleyin buyrun
http://www.youtube.com/watch?v=8jl0ATwKMMc
Çocuklara evlenme çağına kadar gizli hiçbir şeyden bahsedilmez. Bunun dışında sünnetler topluluktan bir doktora yaptırılıyor çünkü operasyon normalden biraz farklı oluyor. Toplulukta eğitime önem verildiğini söylemiştim. Bütün çocuklara çok iyi eğitim verilmeye çalışılıyor. Bu durum geleneksel aile yapısının bir sonucudur.
Sabetaycılar 3 mezhebe ayrılırlar
1. Karakaşlar, Kuniosos
2.Yakubiler
3.Kapancılar, Kapaniler, İzmirliler
İsim kuralları teorisine göre Türkiye'de sabetaycıların isimlerini belli kurallara göre seçmilerdir;
1. İbranice ile Türkçe arasındaki ses benzeşmelerini dikkate alarak
2. Ladina ve Yiddish dilindeki Musevi isim ve soyisimlerin Türkçesi kullanılarak
3. Tevrat'ta var olan isimlerin sonuna -zade, -gil, -han, -oğlı vb. ek getirerek
4. Tevrat'ta geçen ismin Arapça ve Türkçe karşılığını alarak
5. İbranice ve Türkçe de ki sessiz harflerden oluşan isimleri yakınsatarak
6. Soyisimler, bir sonraki jenerasyonda isim olarak seçilerek
Selanik günlerinde bitişik nizam ve birinden diğerine kolaylıkla geçebilen evlerde yaşayan bu cemaat efradının evlerinden birinde yeşil abajurlu lambaların zayıf ışığıyla andınlatılmış gizli toplantılı yerleri vardı. "Kahal" denilen reisler tarafından vaaz verilirdi. Bu vaazlarda daima Sabetay'ın adı yüceltilirdi. Hem bu mesihin hem Yakup'un (Querido) günün birinde ümmetlerini kurtaracakları inanışı üzerineydi. Gerek ayinler ve gerekse ritüeller tamamen gizli tutulurdu. Sabetaycılığın temel dini inanç kaideleri, Yahudiligin mistik ekollerinden Kabalistik metodun Levi yorumundan oluşmaktadır.
Selanikli bir sabetayist bir gün yeleğini bir terziye bırakır ve Selanikli Dönme'nin cebinden çıkan belge üç bölümden oluşuyor. Bunlar oruçla ilgili dualar, inançla ilgili esaslar, üçüncüsü ise Sabetaycı bayramlarına ilişkin esasları belirliyor.
- Tek ve eşsiz olan ve onun dışında hiçbir benzeri mevcut olmayan yaratıcıya olan imanı korumaya itina göster.
- Gerçek mesih olan mesih'ine inan; şanını artıran david'in soyundan gelen senyörümüz,
- Kralımız Sabetay Sevi haricinde hiçbir kurtarıcı yoktur.
- Ne tanrının ne de mesih'in adına sahte yemin etme, zira senyörün adı ondan alınmıştır ve bu kutsal varlığa saygısızlık edilmez.
- Tanrının ve mesih'in adı geçtiği zaman saygı duyulur. Hemcinsine göre üstün olan doğası nedeniyle her kim olursa olsun ona saygı göstermelidir.
- Mesih'in sırrını anlatmak ve incelemek için toplantıdan toplantıya koşuşturulmalıdır.
- Onlardan ne kadar nefret ederse etsinler başka ulusların mensuplarını öldürmek için bile olsa kendi aralarında katil olamaz.
- 16 Kislev günü herkes bir araya gelir ve herkes mesih'le ilgili başkalarından duyduğunu ve mesih'e olan inancın gizemi hakkında ne anladıysa yanındakilerine anlatır.
- Zina onlar arasında hüküm süremez. beriya kuralı mevcut olsa bile, buna rağmen hırsızlar yüzünden tedbir almak gerekir.
- Yalan şahitlik yapılmaz, mümin olmasalar bile hem cinsine yalan söylenmez ve birbirini ele vermek olmaz.
- Türban inancı taşıyan birini, inandığı bir yer bile olsa, zorla bir yere sokulmaya izin verilmez, zira üstat mücadeleciler gurubuna ait bir kimse eksiksiz bir kalp haliyle ve istençli bir ruhla hiçbir şekilde zorlamadan kendiliğinden oraya girer.
- Aralarında kıskançlık yoktur ve kendilerine ait olmayan şeyleri açgözlülük ve hırsla istemezler.
- Kislev ayının 16'sındaki bayram büyük sevinçle kutlanır.
- Kişiler birbirine karşı iyiliksever ve merhametli olmalıdır ve hemcinsinin istenci için kendi istenci gibi çaba sarf etmelidir.
- Her gün gizlice mezamir okunmalıdır.
- Her ayın doğuşu izlenmelidir ve ayın çehresini güneşle karşı karşıya gelmek üzere çevirmesi ve ay ile güneşin yüz yüze bakmaları için dua edilmelidir.
- Türklerin gözlerini örterek gizleme adetlerine, ramazan orucu tutmak için, ve keza kurban kesmek için sıkışmadıklarına dikkat edilmelidir. Gözün gördüğü her şey kusursuz olarak yerine getirilmelidir.
- Onlarla evlilik sözleşmesi yapılmamalıdır.
- Oğulların sünnetine itina gösterilmelidir ve bunu aziz halkın utancını kaldırmak için yapmalıdır. (Alaettin Gövsa, Sabatay Sevi, S.59-61)
Haartz gazetesine göre Türkiye'deki yapılanma 12 gizli kabbalistik okulda eğitim görmüş, 50 Ogan (ruhani lider) dan oluşmaktadır. Sabatay Sevi’nin taraftarlarina inanç esaslari olarak 18 maddelik bir nizamname biraktigi çesitli kitaplarda yer almaktadir. Okunan kitaplar 'Zohar', 'Sefer Bahir' ve Sefer 'Yetsira' ve Musa'nın beş kitabı'dır, ancak Talmud okunmaz. Çocukların okuduğu meşhur dualardan: "Beşamı barohya ilen sabatay sevi, ese sabatay sevi etena dalay mandos" her sabah okunur.
Şemsi Efendi Mektebi, Manastır'da bulunan ve haham Şemsi Efendi'nin (Şimon Zvi) kurucusu olduğu şimdiki Feyziye Mektepleri'nin öncüsü okuldur
Şemsi Efendi (Şimon Zvi), Atatürk'ün öğretmenidir. Ve Sabetayist'dir. Atatürk'ün Sabetayist olup olmadığını soracağınızı bildiğimden söyleyeyim "Atatürk Sabetayist değildir." Çünkü yahudilik anneden çocuğa geçer babanın etkisi yoktur. Rahmetli Zübeyde hanım ise dinine bağlı bir Müslümandı. "Yahudilik, Ülkemizdeki Etkileri Ve Atatürk'ün Ölümü" başlıklı yazacağım yazımda bu konuyu daha anlaşılır bir şekilde açıklayacağım.
Ülkemizde ki sabetayistlere gelecek olursak;
Şimdi burada isim belirtip hedef göstermek istemiyorum ama daha anlaşılır olması için bir kaç örnek vereceğim. Öncesinde şunuda belirteyim kimse doğarken dinini seçerek ya da soyunu seçerek doğmuyor ama bu sabetayistlere dikkat edilmesi gerek.
örneklere gelecek olursak ;
Aziz Rutkay : Kendisini sol görüşlü, bir devrimci olarak tarif eden ama bir bankanın Reklam yüzü olması ile de görüşüne ters düşen bir şahıs.
Mehmet Ali Birand : 2 kelimeyi bir araya getiremez ama sanki bir duayenmiş gibi gösterilir.
Hülya Avşar : Ülkemize çok şey katmış kendini ispat etmiş gibi ne kadar yarışma varsa hep jüri de yer alır.
Ve bunun gibi ellerinden bir iş gelmeyen ama tüm kapıların kendilerine sonuna kadar açılan insanlardır.
Daha da anlaşılır olması için;
Memleketim şarkısı ile büyümüş bir insanım ve bu şarkının bir yahudi halk müziğinin birebir aynısı olduğunu biliyor muydunuz?
İşte o şarkı ve yorum sizin ;
http://www.youtube.com/watch?v=tAQwfs73dbw
Rabbi Elemelekh:
Bir Yahudi Halk Şarkısı
Fransa'da ilk kez söyleyen Mireille Mathieu
Yahudi bir Sanatçı idi.
Türkçe'ye ilk uyarlayan Fikret Şeneş'ti
O da bir sabetayist idi..
İlk Söyleyen Ayten Alpman:
O da bir sabetayist idi.
Ezgi, Kıbrıs Çıkarması'nın TRT Melodisi gibiydi:
İlginçtir, TRT Genel Müdürü, İsmail Cem'de Sabetayist idi.
Kıbrıs Harekatı sırasında Başbakan Olan Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit de Sabetayist idi.
Kıbrıs'ta Seçilen ilk Başbakan Rauf Denktaş da bilindiği üzere bir Sabetayist idi.
Ama bu geleneksel Yahudi Halk Şarkısı'na Türkiye'de ne hikmet ise "MEMLEKETİM" adı verilmişti.
Yanlış anlaşılmasın Şarkıya bir sözüm yok ama yazanın ne amaçla yazdığını belirtmek için üzerinde durdum.
Yahudilerin kendi toprakları saydıkları toprakları gözden geçirmek için http://uyandirici.blogspot.com/2011/10/hollywood-ve-zihin-kontrolu.html yazımın yararlı olacağını düşünüyorum.
"Yahudilik, Ülkemizdeki Etkileri Ve Atatürk'ün Ölümü" Başlıklı yazacağım yazımda taşlar daha da yerine oturacaktır.
To be Continued...
Şemsi Efendi (Şimon Zvi), Atatürk'ün öğretmenidir. Ve Sabetayist'dir. Atatürk'ün Sabetayist olup olmadığını soracağınızı bildiğimden söyleyeyim "Atatürk Sabetayist değildir." Çünkü yahudilik anneden çocuğa geçer babanın etkisi yoktur. Rahmetli Zübeyde hanım ise dinine bağlı bir Müslümandı. "Yahudilik, Ülkemizdeki Etkileri Ve Atatürk'ün Ölümü" başlıklı yazacağım yazımda bu konuyu daha anlaşılır bir şekilde açıklayacağım.
Ülkemizde ki sabetayistlere gelecek olursak;
Şimdi burada isim belirtip hedef göstermek istemiyorum ama daha anlaşılır olması için bir kaç örnek vereceğim. Öncesinde şunuda belirteyim kimse doğarken dinini seçerek ya da soyunu seçerek doğmuyor ama bu sabetayistlere dikkat edilmesi gerek.
örneklere gelecek olursak ;
Aziz Rutkay : Kendisini sol görüşlü, bir devrimci olarak tarif eden ama bir bankanın Reklam yüzü olması ile de görüşüne ters düşen bir şahıs.
Mehmet Ali Birand : 2 kelimeyi bir araya getiremez ama sanki bir duayenmiş gibi gösterilir.
Hülya Avşar : Ülkemize çok şey katmış kendini ispat etmiş gibi ne kadar yarışma varsa hep jüri de yer alır.
Ve bunun gibi ellerinden bir iş gelmeyen ama tüm kapıların kendilerine sonuna kadar açılan insanlardır.
Daha da anlaşılır olması için;
Memleketim şarkısı ile büyümüş bir insanım ve bu şarkının bir yahudi halk müziğinin birebir aynısı olduğunu biliyor muydunuz?
İşte o şarkı ve yorum sizin ;
http://www.youtube.com/watch?v=tAQwfs73dbw
Rabbi Elemelekh:
Bir Yahudi Halk Şarkısı
Fransa'da ilk kez söyleyen Mireille Mathieu
Yahudi bir Sanatçı idi.
Türkçe'ye ilk uyarlayan Fikret Şeneş'ti
O da bir sabetayist idi..
İlk Söyleyen Ayten Alpman:
O da bir sabetayist idi.
Ezgi, Kıbrıs Çıkarması'nın TRT Melodisi gibiydi:
İlginçtir, TRT Genel Müdürü, İsmail Cem'de Sabetayist idi.
Kıbrıs Harekatı sırasında Başbakan Olan Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit de Sabetayist idi.
Kıbrıs'ta Seçilen ilk Başbakan Rauf Denktaş da bilindiği üzere bir Sabetayist idi.
Ama bu geleneksel Yahudi Halk Şarkısı'na Türkiye'de ne hikmet ise "MEMLEKETİM" adı verilmişti.
Yanlış anlaşılmasın Şarkıya bir sözüm yok ama yazanın ne amaçla yazdığını belirtmek için üzerinde durdum.
Yahudilerin kendi toprakları saydıkları toprakları gözden geçirmek için http://uyandirici.blogspot.com/2011/10/hollywood-ve-zihin-kontrolu.html yazımın yararlı olacağını düşünüyorum.
"Yahudilik, Ülkemizdeki Etkileri Ve Atatürk'ün Ölümü" Başlıklı yazacağım yazımda taşlar daha da yerine oturacaktır.
To be Continued...
olaya bak abi
YanıtlaSilülkeyi ele geçirmişler
YanıtlaSilyeni yazını bekliyorum dostum
YanıtlaSilHarika bir yazı olmuş özellikle Atatürk'ün ölümünü çok merak ediyorum
YanıtlaSilyazını pek beğendiğim söylenemez ama güzel bir konuya değinmişsin
YanıtlaSilgüzel yazı olmuş
YanıtlaSilisim vermek istemiyorum demissin. cep numaralarını veriyodun az daha üstat.
YanıtlaSililgiyle takipteyiz ailecek.keep goin
Atatürk'ün ölümünü tarafsız ve şartlanmamış bir şekilde yazarsan daha iyi olur...
YanıtlaSilBu arada sana bir blog tavsiye etmek istiyorum:
bakis-acisi-yoktur.blogspot.com
Çok iddialı bir blog olmaya adaydır kendisi.
http://uyandirici.blogspot.com/2011/10/hollywood-ve-zihin-kontrolu.html
YanıtlaSilbunu neden kaldırdınız..ulaşamıyorum..nasıl okuyabilirim...
http://uyandirici.blogspot.com/2011/10/hollywood-ve-zihin-kontrolu.html şuan aktif gözüküyor
YanıtlaSil