YAHUDİLİK VE ÜLKEMİZDEKİ ETKİLERİ
Günümüz yahudilerini anlamak için biraz geriye gitmemiz lazım. Öncelikle Nebukadnezar'dan öncesi ve sonrası olarak değerlendirmek gerek. Öncesinde Kabalaya bağlı yaşayan yahudiler olsa da geneli Talmud ve Tevrat'a bağlıydı. Nebukadnezar'ın olayını Kur'an-ı Kerim şöyle açıklıyor:
"Kitapta, İsrailoğullarına: "Yeryüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız, büyük bir azgınlıkla zorbalık yapacaksınız." diye bildirmiştik.Birincisinin zamanı gelince, üzerinize çok şiddetli savaşçı kullarımızı gönderdik de ülkeyi baştan başa ele geçirdiler. Bu, gerçekleşmiş bir hüküm idi." (İSRA - 4. 5.)
Nebukadnezar |
Nebukadnezar'ın gerçekleştirdiği olay tam bir insanlık kıyımıydı erkekleri öldürüp. Kadın,Yaşlı ve Çocuk demeden herkesi zincire vurarak Babil'e götürmüştü ve götürürkende ölenleri bırakmamış zincirle Babil'e kadar sürüklemişlerdir.Babil'de Tevrat'da değişiklik yaparak günümüz Tevrat'ını yazmışlardır ve Tabi ki Babil Talmud'unu da.Günümüz yahudilerinin hayatlarına bakınca bozulmuş Tevrat'tan çok Talmud'a göre yaşadıkları hemen anlaşılıyor mesala Talmud'dan bir kaç örnek verelim.
"Haham Maimonides söyle diyor:
Israil'deki hainleri, İsa ve ona inanan gibilerini öldürüp çukurlara atmak dogru seydir."
"Mesih'in gelisinden önce hiristiyan dinsizligi bütün dünyaya yayilacak ve böylece insanlar köpekten farksiz halde düseceklerdir."
Talmud bölüm : Hoşem ha-mişpat Yoreh deah
Yahudiliğin temelinde zaten iki büyük yanlışa inanış vardır.Birincisi kendilerini diğer tüm insanlardan üstün görmeleridir. Buna milliyetçilik diyemiyeceğim daha da fazla bir üstünlükten söz ediyorum. Kardeşlik diye bir şey yoktur diğer milletler ile. Onlara göre, Hz.Havva ile Hz. Adem'in münasebetinden "Goyim" denilen yahudi olmayanlar dünyaya gelmiştir.Yahudilerin ise Hz.Havva ile Şeytan'ın münasebetinden dünyaya geldiklerine inanılır.İlk yahudiye gelecek olursak Habil'i öldüren Kabil'dir.O'nun ile iftihar ederler ve kardeşine üstünlüğü ile övünürler. Adamlar cinayeti bir üstünlük olarak görüyorlar tabi onlar şeytanı da bizim gibi merdud olarak görmüyorlar ve ona "Nur-i Ziya" olarak adlandırıyorlar. Mason derneğinin Beyoğlu'nda bulunduğu sokağa Nur-i Ziya sokağı adını vermişlerdir. Şimdi gidip kime sorsasınız Nur-i Ziyanın Şeytan anlamına geldiğini bilmez.Onlar Şeytan'ı ataları olarak görürler ve Şeytan Cinlerdendir, Ateşten yaratılmıştır. Onlara göre Ateş, çamurdan üstündür diğer insanlardan da kendilerini üstün görüyorlar.
Onların inançlarına göre, "Goyim" yani Şeytan ile Hz. Havva'nın münasebetinden dünyaya gelmeyen tüm insanlar, bizim hayvanlar için düşündüğümüz gibi "Allah bunları biz keselim, binelim, etlerini yiyelim diye yarattı." diyorsak onlarda bizim yani goyimler için ise aynı şeyi düşünüyorlar. Yani bize hizmet etsinler diye yaratıldı diyorlar.
Onların düşüncelerinden bir diğeri de dünya mallarıdır. Dünya daki tüm mallar yahudi için yaratılmıştır.Yahudi dışında başkasının elindeki mal gasp edilmiş sayılır.Ne çeşit suretle alırsa kendi hakkını almış sayılır. Yani öldürsen bile kendi malını geri aldığından meşru sayılır yahudilik inancına göre. Bu düşünce dünya da yahudiye, başka milletlere faiz, karaborsa, hırsızlık vb hangi yol ile olursa olsun istismar etme hakkını tanıyor.
Şimdi diyeceksiniz ki 10 emir vardı. Şimdi o 10 emrin anlamına girecek olursak ;
Yahudi, yahudiyi öldürürse günah ama bir goyimi öldürürse günah değildir.
Yahudi, yahudi olanın malını çalarsa bu günahtır ama bir goyimin malını çalarsa bu mubahtır.
Yani yahudiler için bir yahudi kardeşinin malını çalma, öldürme gibi algılarlar.
Hani bir ara bizim ülkede de siyasi tartışmaya yol açmıştı
Başbakan Erdoğan “Öldürmeyeceksin” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu 10 Emir’in iki maddesini daha okudu: “Çalmayacaksın”, “Yalan söylemeyeceksin”...
Başbakan bunun üzerine “Biz o kitapları da okuduk biliriz” diye yanıt verdi.
Melih Aşık’ın bir okuru, Başbakan’ın Tevrat’ı okuduğunu sanmadığını söylemiş:
“Hz. Musa’nın İsrail’in Tanrısı’ndan (Rab’dan yani Yahova’dan) aldığı bu ON EMİR, Yahudiler arasındaki ilişkileri düzenler.
Yani, ‘Öldürmeyeceksin’ emri, ‘Yahudi Yahudiyi öldürmesin’ anlamındadır.
İşte Tevrat’tan, yukarıdaki görüşü doğrulayan ayetler:
“Bir şehre karşı cenk etmek için ona yaklaştığın zaman, onu BARIŞA çağıracaksın. Ve vaki olacak ki eğer sana sulh cevabı verirse ve kapılarını sana açarsa, o vakit içinde bulunan bütün kavim sana angaryacı olacaklar ve sana kulluk edecekler.” (Tevrat, Tesniye, Bap 20, Ayet 10-11)
“Allah’ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin.” (Tevrat, Tesniye, Bap 20, Ayet 16,18)
“Vurun; gözünüz esirgemesin ve acımayın; ihtiyarı, genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun.” (Tevrat, Hezekiel, Bap 9, Ayet 5-6)
Yani Tevrat kısaca diyor ki:
“Eğer diğer milletler, benim seçtiğim kavim olan siz Yahudilere savaşmadan teslim olurlarsa, onları hizmetçi ve köle olarak kullanın. Yok eğer o milletler Yahudilere teslim olmayıp savaşırlarsa, kadın erkek, çoluk çocuk, genç ihtiyar katledilecektir...”
Yani onların Allah diye adlandırdıkları "Yehova" onlara kendi kutsal topraklarındaki insanları öldürme emri veriyor bu yüzden Filistinlileri öldürürken seviniyorlar. size şu video'yu izlemenizi öneririm +18 falan değil korkmayın hemen http://www.facebook.com/photo.php?v=153079301446370
Kutsal Toprakları neresiydi tekrar hatırlayalım
Kayseri'ye kadar kendi toprakları olarak görüyorlar. Zaten "PKK, Kuruluş Amacı ve Kullananları" başlıklı yazımda bu toprak meselesini izah edeceğim. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim Tevrat'ta geçen manasıyla "2 nehrin arasında ne kadar canlı varsa öldür" böyle bir durum var ortada ve bizi kendi topraklarının işgalcisi olarak görüyorlar. Hala bir kaç adam çıkıyor İsrail dostumuzdur diyor. Tevrat'tan birkaç emiri de yazamadan geçemeyeceğim.
"Ve İsrail onun mirasının sıptıdır; ismi orduların rabbidir. Sen benim topuzum ve cenk silahımsın; ve seninle milletleri kıracağım: ve seninle ülkeleri helak edeceğim. Ve seninle atı ve binicisini kıracağım. Ve seninle cenk arabasını ve binicisini kıracağım; ve seninle erkeği ve kadını kıracağım; ve seninle kocamış adamı ve genci kıracağım; ve seninle genç adamı ve ere varmamış kızı kıracağım; ve seninle çobanı ve sürüsünü kıracağım; ve seninle çiftçiyi ve çiftini kıracağım; ve seninle valiyi ve kaymakamı kıracağım." (Yeremya, bab 51, ayet 19-23, s 777)
Filistinlilere ölüm emri:
"Ey Kenan, Filistinliler diyarı, Rabbin sözü size karşıdır; seni yok edeceğim, öyle ki artık sende oturan kimse olmayacak." (Tsefenya, bab 2, ayet 5, s 887)
"Ve gömülmeyecekler; toprağın yüzünde gübre gibi olacaklar; leşleri de yerin canavarlarına ve göklerin kuşlarına yem olacaklar." (Yeremya, bab 26, ayet 4, s 739)
"Ve senin kökünü kıtlıkla öldüreceğim ve arta kalanların öldürülecek. Ulu ey kapı, Feryat et şehir, baştan başa ey Filistin, eridin..." (İşaya, bab 14, ayet 3-31, s 694)
"Hem yiğidi, hem kızı, emzikteki çocukla, ak saçlı adamı, dışarıdan kılıç ve içeriden dehşet telef edecek. Hasımlarından öç alacağım; ve benden nefret edenlere ödeyeceğim." (Tesniye, bab 32, ayet 25, s 211)
"Onların her şeylerini tamamen yok et, va onları esirgeme, erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür." (I. Samuel, bab 15, ayet 3, s 286)
"İhtiyarı genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun, gözünüz esirgemesin, ve acımayın." (Hezekiel, bab 9, ayet 5-6, s 794)
"Suriyelileri bitirinceye kadar Afekte vuracaksın." (II. Krallar, bab 13, ayet 17, s 383)
"Kanlarını için, etlerini yiyin"
"Et yiyin, ve kan için, yiğitlerin etini yiyecekseniz ve dünya beylerinin kanını, koçların, kuzuların, ve ergeçlerin, boğaların kanını içeceksiniz. Hepsi Başanın semiz hayvanlarıdır. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz." (Hezekiel, bab 39, ayet 18-20, s 828)
"Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için eğileceksiniz." (İşaya, bab 65, ayet 12, s 722)
"Ve öldürülmüş olanları dışarı atılacaklar ve leşlerinin kokusu çıkacak; ve kanları ile dağlar eriyecek." (İşaya, bab 34, ayet 3, s 697)
"Onları kasaplık koyunlar gibi ayır, ve öldürme günü için onları hazırla." (Yeremya, bab 12, ayet 3, s 736)
"Acıklı ölümlerle ölecekler, onlar için dövünen olmayacak." (Yeremya, bab 16, ayet 4, s 739)
"Ele geçen her adamın gödesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek." (İşaya, bab 13, ayet 15, s 683)
Hamilelerin karınları deşilecek:
"Ve yayları gençleri yere çalacak ve rahmin semeresine acımayacaklar, gözleri çocukları esirgemeyecek." (İşaya, bab 13, ayet 15, 16, 18, s 683)
"Burnunu ve kulaklarını kesip düşürecekler; ve senden arta kalan kılıçla düşecek." (Hezekiel, bab 23, ayet 25, s 810)
"Ve her duvarlı şehri ve her seçme şehri vuracaksınız, ve her iyi ağacı keseceksiniz, ve bütün su kaynaklarını kaplayacaksınız, ve her iyi tarlayı taşlarla bozacaksınız." (II. Krallar, bab 3, ayet 19, s 370)
"Sana karşı yapılan hiç bir silah işe yaramayacak; ve hükümde sana karşı kalkan her dili suçlu çıkaracaksın." (İşaya, bab 54, ayet 17, s 714)
Bush ve Elinde Talmud, görüntünün fake olduğunu belirteyim ama hizmetleri göz ardı edilemez |
Bush'un elinde ki talmud |
Piyasa'da Talmud hakkında pek sağlam kaynak bulunmamaktadır ama size kendi okuduğum Hakan Yılmaz Çebi'nin kitabını öneririm. Pek çok şeye ışık tutan yazıları var.
Şimdi diyeceksiniz ki "Bu milleti durdurabilecek bir ordu çıkmayacak mı?" Evet bunlar dayağı biz Türklerden yiyecek. Anti-Siyonizmi 2 devlet sırtlayacak biri Türkiye diğeri Amerika. Kimse İran'a falan güvenmesin. İran'ın tek derdi Müslümanları şiileştirmektir. Tarihinde bir gayrimüslim devletle harbi varsa çıksın bunu ile iftihar etsin.ABD Yahudileri hep sırtında taşıdı ve artık yoruldu. Şuan da büyük bir uyanma var orada. Siyonizmi sırtlayacak 2 devlet ise İsrail ve Çin'dir. Şuanda ABD'den tüm para Çin'e aktarılıyor Batı'daki krizin sebebi budur ve ABD 2020'yi göremeyecek aynı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılıp Rusya olması gibi ABD'de bir devlete dönüşecektir. Yazımın devamında Neden böyle olacağını izah edeceğim.
Hadis-i Şerif'te ;
“Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim! Ey Allah (c.c.) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır. diyecek. Sadece 'gargat' ağacı bunu söylemeyecek çünkü o Yahudi ağacıdır” buyuruluyor. (Kitab-ul Fiten H. 2239)
Yahudiler Hadis'e itibar mı ederler?
Evet öyle bir ediyorlar ki herkes bahçesine bu ağaçtan dikiyor.
"Yahudiler ile konuşarak sorun çözülebilir aslında yaaa" diyenler olacaktır ve bazı tanıdıklarım söylüyor da. Bu yahudiler peygamberlerini öldürmüşler kendilerinin istediklerini söylemiyor diye. Allah ile sözleşip 24 saat geçmeden ondan da caydılar.Böyle bir millettir bu yahudiler.Bir video linki daha veriyorum izleyin siz karar verin anlaşılır mı bu yahudiler ile ?
http://www.facebook.com/photo.php?v=10150122713704586
Hz. Süleyman döneminden sonra yahudi devletinin ömrü uzun sürmedi.Yıkıldıktan sonra Hz.Süleyman'ım torunlarından Samuel bir devlet kurdu ama bu devlette pek uzun yaşayamadı ve ikiye bölündü. Birinin adı İsrail diğerinin adı Yehuda oldu.Yani günümüzde ki İsrail'den önce bir İsrail devleti daha vardı o cağrafyada. M.Ö. 791 yılında Asurlular İsrail devletini yıktılar, daha sonra Nebukadnezar M.Ö. 521 yılında o meşhur kıyımı gerçekleştirdi ve Yahudileri esir aldı. Hz.Süleyman mabedini yıktı ve Yahudileri Babil'e taşıdı. 50 sene sonra Persler Asurluları mağlup etti ve Yahudileri serbest bıraktı. Yahudilerin bir kısmı Kudüs'e geri döndü diğer bir kısmı ise Babil'de kaldı ve Babil Irak'ın güneyindedir. İşte kürtçülüğü savunan Barzani ailesi o günlerden kalan yahudilerdendir. ("PKK, Kuruluş Amacı ve Kullananları" başlıklı yazımda açıklayacağım.) Ve yahudilerin kayıp 13.kavmi tam bir şehir efsanesidir Yahudiler tarafından ortaya atılmış asılsız bir iddiadan başka bir şey değildir. Bir de izah edeyim yanlış anlama olmasın Barzan bir yer adıdır ve Barzani barzanlı anlamına gelmektedir. Tüm barzaniler yahudidir anlamı çıkmasın.
M.S. 132 yılında Roma komandanı Titus Yahudilerin çıkardıkları isyanlardan bunalarak ceza verdi ve Nebukadnezar'dan sonra 2.kez Süleyman mabedini yıktı. Bir kısım yahudiler Selanik'e yerleştiler diğer bir kısmı Rusya'ya son kısım ise İspanya'ya yerleşti. Yani yahudiler 1400'ler de değil zaten Osmanlı devleti zamanında da ordaydılar.Zaten o yüzden Osmanlı onları Selanik'e yerleştirdi.
Yahudiler Hristiyanlar tarafından sevilmez dışlanırlardı sebebi ise Hz.İsa'nın çarmıha gerilmesine sebep olarak görmeleridir. Yahudiler bu sebeptendir ki köylerde barınamadılar çünkü ya köle olacaklardı yada toprakla uğraşacaklardı.Küçük yerleşim yerlerinde insanlar birbirlerini tanıdıkları için büyük yerleşim yerlerine göçtüler. Ama orada da dışlandılar ne memur ne de Asker yapılmadılar sadece tahsil ve ticaret seçenekleri kaldı. Eskici, antikacı ve seyyah oldular ve bulundukları yerlerde kendilerini tehlikede hissettikleri için her zaman kaçabilmek için paralarını gayrimenkul yada bir şeye yatırmadılar nakit olarak taşıdılar.Günümüzde de böyledir çünkü sıcak para ile siyasete ve ticarete hakim olmanın gücünü fark ettiler. Sanayi devrimi ile de büyük bir sıçrama yaşadılar. Çünkü sanayinin 3 temel ihtiyacı vardı bunlar, ham madde, pazar ve finans. Sanayiciler ürünlerini satamayınca finans da borçlanmaya girdiler ve Yahudiler temin ettiler ve Faiz ile oldu tabi çünkü yahudilere göre goyimlere faiz uygulamak günah değildi. Yahudilerin bir diğer avantajı ise dağınık yaşamalarıdır.Bir yahudi Berlin de ise diğeri Paris'deydi. Beynelmilel paslaşarak milletlerin ihracat ve ithalatını ellerine geçirdiler.Bu iki faktörle zenginleşip daha da güçlendiler. İşte bu gücü fark eden bir gazeteci oldu adı ise çok tanıdık Theodor Herzl.
Theodr Herzl |
Paris'de muhabirlik yapan Herzl önce avrupadaki yahudilerin durumunu inceledi tabi bende avrupada bir gazeteci olsam önce avrupadaki Türklerin durumunu incelerim. Önce zengin Yahudileri tespit etti ve bir kitap yazarak onlara gönderdi arkasından 1897 yılında Basel'de bir toplantı düzenledi fakat bu kongreye gelenler fakir yahudilerdi. Amacı için 3 şeye ihtiyaç vardı.
1. Fikir
2. Bu fikre inanmış insanlar
3. Finans
Theodor Herzl'in bir fikri vardı, arkasından gelen insanlarda ama finansı yoktu çünkü Yahudilerin durumu iyi olduğundan gerek görmüyorlardı bu davayı. İşte Theodor Herzl para için bir kurban seçmeliydi ve bu kurbanda Rotschild'di çünkü Arjantinde dünyanın en büyük çiftliklerini kurmuştu ve fakir yahudileri de amele olarak çalıştırıyordu durum böyle olunca Irkçı Theodor Herzl, Rotschild'i kurban seçmek için pek de zahmete girmemişti. Ve daha sonra bu ailenin pisliklerini bulup yayınlamaya başladı ve Rotschild'i tehdit ederek kendi davasına ikna etti. Ve borsayı kurdurttu çünkü borsa da yahudi sermayesinin gizlenmesi içindi. Şimdi herkes Mercedes'i alman bilir biraz araştırsın bakalım yüzde kaçı almanların bunun gibi daha neleri var.
Parayı da bulunca Herzl tüm yahudileri Filistin'e davet etti ancak avrupadaki yahudiler gelmiyordu çünkü durumları gayet iyi idi. Bunun üzerine bu davaya sahip çıkan siyonistler avrupadaki yahudileri rahatsız etmek için Hitler'i desteklediler ancak kaş yapmak isterken göz çıkardılar çünkü 500.000 Yahudi öldü Hitler'in icraatları sonucu ve Avrupa'da 5 milyon yahudi olduğu söyleniyordu ancak bu da yalandı çünkü 2 milyon yahudi vardı yoktu avrupada. Daha sonra ki hedef Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği idi. Çünkü orada 6 milyon Yahudi vardı ve durumları gayet güzeldi. Sovyetler yıkılınca 2.500.000 yahudi Kudüs'e geldi ve diğerleri ABD'ye kaçtı. İşte ABD'yi bu yüzden yıkacaklar Aynı Almanya ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği gibi ABD'de 2-3'e bölünecek oradaki yahudileri Kudüs'e çekmek için.
Peki Tüm yahudiler aynı mı?
Hayır yahudilerin bir kısmı İsrail devletine karşılar çünkü lanetlendikleri için devlet kurmalarının yasak olduğunu biliyorlar ve kuracak olurlarsa Ayet de belirtildiği gibi helak olunacaklarını da biliyorlar.
İşte İsrail devletine karşı çıkan Yahudilere bir kaç örnek
Biri var ki onu gerçekten çok seviyorum Tüm siyonistleri konuşmasında susturan bir isimdi ;
Norman Finkelstein |
İşte o konuşması
http://www.youtube.com/watch?v=OZnYW2Xbex4&feature=fvsr
Gelelim Aşkenazi meselesine
Aşkenaziler yani Türklerin amcaoğulları diye tanımlanan Hazar Türkleridirler.
Yahudiler Hazar Türklerini dinlerine nasıl kabul ettiler?
740 tarihinde, Hazar İmparatoru ve saray çevresi başta olmak üzere tüm yönetici ve askerî sınıf, Şamanlığı bırakıp Yahudi dinini kabul ettiler ve çok geçmeden de bu yeni din, Şamanlığın yerine resmî din sıfatını aldı. Hazarlar din olarak Yahudiliği seçtiklerinde, zaten zengin ve güçlü bir konumda olduklarından, herhangi bir ekonomik çıkar peşinde olmadıkları açıktır.
Yahudiler, İsrail ırkından olmayan insanları kendi dinlerine almadıkları halde Hazarları nasıl dinlerine kabul ettiler?
Bu soruya verilecek cevap, Karay Türklerinin menşe’i problemine de çözüm getirecektir. Yahudi tarihinin en eski dönemlerinden beri Yahudiler Talmud’u kabul edenler ve Talmud’u kabul etmeyenler olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Orta çağlardan itibaren bunlardan birincilere Rabbanîm(Rabbaniler), ikincilere ise Kaim (Karailer) denilmeye başlandı. Başka ırklardan insanları dinlerine almayan Yahudiler, birinci sınıfı teşkil eden Rabbanim yani Talmud’cu Yahudilerdir. Karai Yahudiler tarihin her döneminde başka ırklardan insanları kendi dinlerine kabul etmişlerdir. İşte Hazar ülkesine giderek Hazar Hakanına ve çevresine Yahudiliği benimseten o günkü Yahudiler, sadece Tevrat’a inanan, Talmud’u kabul etmeyen Karaim Yahudileridir.
Bazı Ünlülerin Aşkenazi oldukları hakkında iddialar ortaya atılıyor işte bazıları,
http://www.youtube.com/watch?v=LXx1krDJzLY
Yahudilik hakkında bir kaç bilgi daha vereyim,
Musevilikte, erkekler 13 yaşına geldiğinde görevlerini üstlenebilecek kadar büyüdüklerini gösteren bir tören yapılır. Buna Bar Mitsva denir. Bu tören kız çocukları için 12 yaşında yapılır ve buna ise Bat Mitsva denir. Bu tören çocuğun ergenlik çağına denk gelir.
Bar Mitsva olacak çocuk sinagogda Tora’nın bir parçasını ayine katılan dinleyicilere okur. Ortodoks Museviliğinde kız çocuklarının sinagogta Tora’yı okumaları yasak olduğu için Bat Mitsva törenlerinde Tora’yı okumaları yerine vaaz vermeleri tercih edilir. Bar Mitsva çağına kadar çocuğun dini sorumluluğu anne ve babasındayken bu yaştan sonra dini sorumluluk çocuğa geçer.
Sorumluluklar:
* Hareketlerinden ahlaki olarak kendileri sorumludurlar.
* Tora’yı okuyabilirler ve Minyan’ı oluşturacak 10 kişiden
biri olabilirler.
* Mal ve mülklerinde hak sahibi olurlar.
* Yahudi yasalarınca evlenebilirler.
* Tora’daki 613 kuralın yerine getirilmesiyle hükümlüdürler
Ve bana sorulan sorulardan biri ise Barack Obama Müslüman mı?
siz karar verin bu görüntülerden sonra Müslüman mı ?
Gelelim Ülkemiz de ki Etkilerine
Millet olarak çok ilginç bir milletiz. Her zaman düşmanlarımızı küçümsüyoruz. Evet mikrop da küçüktür vücuda girince bir şey yapamaz ama bir zayıf anında direk faaliyete geçer. İşte o küçümsediğimiz yahudi Kartal bakışlı, kartal burunlu Fatih Sultan Mehmed'i öldürdü.Şehid etti.
Fatih Sultan Mehmed |
25 Nisan 1481'de cihanın en büyük imparatoru ve maiyeti, Topkapı Sarayından ayrıldı.Tüm milletler merak içindeydi bu hükümdarın nereye gittiğini bilmek istiyorlardı ancak bu sorunun cevabını yalnızca Allah ile Fatih Sultan Mehmed biliyordu. "Niyetimi, sakalımın tek teli öğrense idi, bütün sakalımı kökünden kazırdım" diyen Sultan Mehmed'di. Peygamber övgüsüne mazhar olmuş bu büyük başbuğ ve ordusunun nereye gittiği bilinmiyordu.En çok araştıranlar ise düşmanlarıydı.
işte o Hadis-i Şerif
“Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş”
Anlamı: “Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.”
En çok Papalık, Venedik, Avusturya ve İtalyan casusları çalışıyordu.Mısır'da ki Memluklar da bu niyeti öğrenmek için her türlü fedakarlığa hazırdı. Seferin Avrupa'ya mı, Asya'ya mı, yoksa Afrika'ya mı olduğu anlaşılamıyordu.Çünkü ordugahını, Anadolu topraklarına kurmuştu ama kestirilemiyordu çünkü gemilerini karadan yürüten bir Başbuğ'du. Ve özel olarak yetiştirilmiş bir kişiydi;
Osman Gazi'nin imanını,
Orhan Gazi'nin hizmet aşkını,
Yıldırım Beyazid'in süratini,
Çelebi Sultan Mehmedi'in tedbirini,
ve babası, Koca Murad'ın mücadele azmini miras almıştı.
Fakat, Fatih Sultan Mehmed cihat üzere iken hastalandı ve daha önce geçirdiği ve şikayetçi olduğu hiçbir hastalığı da yoktu! 3 Mayıs 1481 yılında Gebze'de ikindi ezanları okunurken Şehid oldu. Çünkü Venedikliler, bu seferin kati olarak İtalya üzerine olduğunu zannediyorlardı.Bu sebeple sultanın özel doktorlarından Yakup Paşa'yı ikna ettiler. Venedikli bir yahudi dönmesi olan Yakup Paşa'nın asıl adı ise Jakop Maestro idi. Eğer başarırsa kendisine 2.5 milyarlık duka altını vermeyi vaad etmişlerdi. 25 nisandan itibaren düzenli olarak zehir verilmeye devam edilmişti 3 mayısa kadar.Ve sonra Jakop paşayı yeniçeriler parçaladılar. Zehirlerdi diye değil kurtaramadı diye. Zehirlendiği daha yeni ortaya çıktı. Venedik elçisi Papa'ya haberi yolladı ve sadece bir cümle vardı . "BÜYÜK KARTAL ÖLDÜ!" . Korkulu kabuslarından kurtulan Papa,emirler verdi. Bildirilerini tüm Avrupaya dağıttı ve 3 gün 3 gece kiliselerde sevinç çanları çaldırdı.Nereden mi biliyorum?
Franz Babinger bu iddiayı ortaya attı ve İsmail Hikmet Ertaylan Vatikan'da çalışırken vesikalarla ispat etti.
Az kalsın bizi savaşa sokuyorlardı bu yahudiler!
2.Selim'in eşi Nurbanu Sultan, Yaser Nasri'nin kızıdır. Yaser Nasri bir yahudi ticaretçisiydi.Sonra Fransa'ya mal satıyor ve parasını alamıyor. Daha sonra Fransız Donanması, Boğaz'a gelince Fransız gemilerine el koyduruyor parasını alamadı diye. Bu kriz Fransızların borcunu ödemesiyle çözülüyor yani Fransızlar vermiyoruz deseler savaş çıkacak bir Yahudinin 3-5 kuruşu için kanlar akacak böyle kansız bu adamlar.
Osmanlı'nın Yıkılışı
Yukarıda anlatmıştım Theodor Herzl'in Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma fikrini ve her şeyi ayarlayan Herzl Osmanlı'dan toprak istemek için görüşmeye geliyor tabi vasfı ise Rotschild'in mali sorumlusudur. Yoksa öyle her önüne gelen ile niye görüşsün Pahişah. Tabi Padişah'a büyük bir mali kuvvet ile gelen Herzl Filistin topraklarını istemiş ve karşılığında ise Avrupa'da ki borçları silmek ve basında Osmanlıyı güçlü göstermeyi önermiştir. Padişah ise "Sen bana ecdadımın kanla aldığı toprağı paraylamı sat diyorsun. Bu topraklar kanla alındı ve kanla verilir ve ben ecdadıma böyle bir kara leke sürdürtmem cevabını verdi." daha sonra Abdulhamid Tahsin Paşaya döndü ve "eğer ben tahttan indirilirsem beni bu adam indirecek" dedi.Tahsin Paşa ise "Nasıl olur o adam bir gazeteci?" diye cevap verince Abdulhamid "Onu öyle görme. O yahudi beynelmilel gücünün müvessirdir." diye cevap verdi. Red cevabı alan Herzl 2 yönlü bir saldırıya geçti. İçerdeki Abdulhamid düşmanlarını destekledi ve bir parti kurdu başka şahıslar adına tabi "İttihat ve Terakki" partisidir bu parti. İttihat ve Terakki partisi Enver paşa dışında Masondur. Enver paşa ise saftır ve kullanılmıştır. Mehmed Akif bile Sefahat adlı eserinde Abdulhamid'e sövüyordu o derece bir propaganda vardı Abdulhamid'e karşı. Çünkü Elmalı Hamdi Yazır yalan yanlış fetvalar veriyordu zaten Atatürk'ün ölümünde açıklayacağım bunun da ne yaptığını. Yok Abdulhamid Kur'an yakıyormuş. Evet yakılıyordu çünkü İran'da sahte Kur'an-ı Kerim'ler basılıyordu ve satılıyordu. Kur'an satmak yasaktı ve toplatılıp yakılıp islam dairesinde toprağa gömülüyordu çünkü Kur'an satılmaz devlet dağıtırdı.
31 Mart Vakası'nın sahneye konmasında, Selanikli Emanual Karasso vardı. Emanuel Karasso İtalyan Bankası'ndan aldığı 400.000 liralık altınları 31 Mart olayının meydana gelmesi için sarf etmişti. Emanuel Karasso, Selanik doğumlu musevilerdendi. 31 Mart'ın ardından II. Abdülhamid'e tahttan indirildiğini bildiren kurulda yer aldı çünkü Herzl'in intikamı için oradaydı. II.Meşrutiyet ilan edildikten sonra Meclis-i Mebusan'a girdi. 1.Dünya Savaşı sırasında müfettişliğe getirildi. Bu görevi sırasında büyük çapta yolsuzluklar yaptığı anlaşıldı. Sonra İtalya'nın Trieste şehrine kaçtı. Emanuel Karasso, Libya'nın İtalyanlar tarafından işgal edilmesine de yardımcı olmuştu.Bu yardımından dolayı İtalyan vatandaşlığına kolaylıkla geçti.
31 Mart Vakasından çok önce 15 Şubat 1908'de Selanik'te Emanuel Karasso'nun evinde o dönemin en gizli toplantılarından biri yapıldı.Siyonistler Türk ordusunda ki mason subayları manen ve maddeten destekleyeceklerine dair teminat verdi. Ama şu şartları da kabul ettirdiler.
Kararlar;
1. Sultan II. Abdülhamid tahttan indirildiğinde idare-i mülkiye ve idare-i askeriye, farmason ve dönmelerin kontrolüne terk edilecek
2.Devlet-i Osmaniye, Laiklik prensibini kabul edecek.
3.Arap harflerinde tadilat yapılacak.
4.İttihat ve Terakki fırkası, Filistinde 38 bin km2 bir arazide kurulması düşünülen "Siyon Devleti" için siyonistlere maddi ve manevi yardımlarda bulunacaktır
5. Bu akit, Siyonistler, Filistin'de siyon kolonilerini ve Mütekaben de siyon devletini Tessüs edinceye kadar yürürlükte olacak.
Bu İttihat ve Terakkiciler Vatan hainidirler. Bunu şöyle düşünelim Güneydoğu'da bir devlet vaad edilmiş bir takım insanların diğer tüm Anadolu topraklarını gözden çıkarıp düşmanın önüne altın tepside sunmaları nasıl vatan hainliği ise Abdülhamid'i tahttan indiren İttihat ve Terakkiciler de aynı bu takım insanlardandı. Çünkü Abdülhamid tahttan inerken Osmanlı Toprakları 13 milyom km2 idi. ve 1909'dan 1919'a kadar sadece Anadolu kaldı.Ve Abdülhamid tahttan inerken Türkiye Cumhuriyeti adında bir devlet de yoktu. Abdülhamid tam bir siyasi deha idi. Çünkü Filistin topraklarını ve Musul- Kerkük'ü kendi hanedanlığına satın aldı. Bu hainlerde buraları devlet toprağına çevirdirler.Çünkü eğer bir toprak düşerse ve bu toprak şahsın ise şahsın kalır ama devlet toprağı ise feth edene kalır. Her ne kadar Mustafa Kemal Atatürk bu şartları zorlayıp Musul ve Kerkük'ün başka bir devlet tarafından işgal edilirse Türk tarafının hak talep etmesi gibi bir madde koysada yine de kurtaramadı. Şimdi o hakkı talep edecek ne bir lider var ne de bu hakkı talep etmeyi isteyecek bir halk var.
Bu tarihten 40 sene önce 1869'da siyonizmin daha yeni şahlanmaya başladığı o tarihte Fırat'da haham Reichorn ölü başhaham Smeon Ben Yuda'nın mezarı başında şu nutuğu vermişti;
"Biz İsrail din adamları; Tanrının bize vaad ettiği dünya hakimiyetine doğru kaydettiğimiz ilerlemeyi ve yahudi olmayanlara karşı hazırladığımız zaferleri gözden geçirmek üzere her 100 senede bir toplantıyı adet edinmişizdir. Bu sene (1869) bizim muhterem Smeon Ben Yuda'nın mezarı başında toplanan bizler, geçen asrın bizi gayemize yaklaştırdığını ve ona kavuşmamızın pek yakın olduğunu gurur ve sevinçle temin edebiliriz. Başlıca bankalar, bütün dünyanın borsaları, bütün hükümetlerin kredileri, bu gün elimizde bulunuyor.Büyük kuvvetlerden biri de matbuattır (Medya- Basın). Metbuat, istenilen herhangi bir fikri tekrar ede ede nihayet doğru imiş gibi kabul ettirir. Her tarafta basın, tiyatrolar (TV), bizim talimatımıza hizmet ederler. Demokratik rejimi, durmadan övmek suretiyle, yahudi olmayanları siyasi partilere ayıracak, milli birliklerini yok edecek, aralarına nifak sokacağız. Onlar nihayet aciz kalacak ve daima müttehit ve davamıza sadık olan bankalarımızın kanunlarına boyun eğeceklerdir. Yahudi olmayanların gurur ve ahmaklıklarını istismar ederek harplere sürükleyeceğiz. Onlar birbirini boğazlayarak bizimkilere yer açacaklardır (Ülkemizde sağ-sol, laik- şeriatçı, Türk-Kürt kavgaları)."
14 mayıs 1948'de İsrail devletinin kuruluşundan hemen sonra ilk başbakanları Ben Gurion;
"Bu giriştiğimiz mücadelenin sonu değildir.Bu gün başlamış bulunuyoruz. Nil'den Fırat'a kadar olan sahaları içine alan Büyük İsrail davasını gerçekleşmesi için bu mücadeleye devam edeceğiz."
Osmanlı'yı her zaman kötülerler ve Osmanlı da astığım astık kestiğim kestik bir oluşum olduğu söylenir ki bu külliyen yalandır. Fatih Sultan Mehmed'in kolunun kesilmesi gibi bir karar alınabilecek kadar hürdü mahkemeleri. Ve Osmanlı da fakirlikte yoktu. Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın. günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:
"Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazdığını söylemezler tabi hemen Osmanlı zamanında kol kesiyorlardı diyorlar ama yaklaşık 600 yılda sadece 6 kişinin kolunun kesildiğini de söylemezler.
Dünya'da krallıkları ve Osmanlı Padişahlığını yıkan yahudilerdir. Çünkü Kral ikna olmadı mı bu adamlar hiç bir iş yapamazlar ama demokrasi olunca sendikalar ve diğer bir parti ile lideri kolaylıkla ikna edebilirler.
Gelelim Ülkemizde ki yakın geçmişe, bunu da bir örnek ile izah edeyim sonra Atatürk'ün ölümüne geçeyim.
Dünyayı kontrol eden en büyük 2 aile olan Rothschild ve Rockefeller'in ülkemizde ki sıcak ilişkilerine ve bir aileyi açıklayıp bitireceğim. Rothschild'in Türkiye'de ki ortağı Mehmet Emin Karamehmet'tir. Rockefeller'in ise Koç'tur. Rockefeller daha etkin olduğundan bunu açıklayacağım.
İddia ya göre Vehbi Koç Hitler'den kaçan Yahudileri kurtarıyor ve yahudiler ile arasında çok sıcak ilişkiler oluşuyor. İşte o iddia
http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2011/07/18/gizli-arsivler-ve-vehbi-koc
Bu iddiayı doğrular nitelikte tarihten bir örnek vereceğim.1983 yılında Rockefeller Türkiye'ye geldi ve Kenan Evren'e teşekkür ediyor sebebi ise Felç aşısı ve doğum kontrolünü bizzat Kenan Evren'in kendi üstünde yapması ve Halkada yapılması emrini vermesidir. Bu doğum kontrolü ve felç aşısı işinin taşeronu Koç'dur. Senede 2 milyar $ yatırıyordu Rockefeller vakfı yalnızca Türkiye için. Sebebi ise Türk milletinin nüfusu çoğalıyor ilerde aç kalacak öleceklermiş. Olaya bak Yahudinin derdi kalmadı bizim geleceğimizi düşünüyor. Asıl sebebi genç nüfusun önünü tıkamak çünkü genç nüfusu olmayan bir ülke dışarıya bağlı kalır ve dışarıdan işçi getitrmek zorunda olur. Herkes Rockefeller ve Koç'un resmini bloğuna koyar ama kimse bilmez olayın bu yüzden olduğunu.
İşte o meşhur fotoğraf |
Atatürk'ün Ölümü
Şunu belirtmek isterim ki elimden geldiğince tarafsızca yazmaya çalıştım. Atatürk, Cumhuriyeti kurarken mason olmayanları kurucu yapmaya çalışsa da bir çok kişi masondu. Sorbone
Masonlar her zaman Atatürk'ü kontrol altında tutmak istiyorlardı ama Mustafa Kemal tamamen bağımsız olmak istiyordu. Bundan dolayı her zaman karşı karşıya geliyorlardı ve Meclisin neredeyse tamamı da masondu.
Atatürk ise Masonlara karşı nefretini tavan yaptıran ve tehlikenin büyüklüğünü fark etmesini sağlayan olay ise Hilafetin kaldırılmasıdır. İşte Hilafetin kaldırıldığı günlerde yaşananlar;
İttihak ve Terakki'nin fikir babalarından birisi de bir yahudi idi. Adı ise Hahambaşı Haim Naum'dur. Yani hilafeti Atatürk değil bu adam kaldırttı.
Haim Naum |
Lozan görüşmelerine katılanlardan olan Dr. Rıza Nur, "Hayat ve Hatıratım" adlı eserinde onların müdahalelerinden şöyle söz ediyor:
"Bir müddettir İstanbul eski hahambaşı Naum (Haim Naum) bizim otelde (Lozan görüşmeleri esnasında kaldıkları otelde) görülmeğe başladı. Baktım bir gün İsmet'le (İsmet İnönü'yle) görüşüyor. Ne yapmış, kimi vasıta yapmış bilmem. İsmet'e yanaşmış. Yaman yahudi!.. Artık İsmet'ten ayrılmıyor. Yemek zamanını biliyor ya, asansörün yanında bekliyor (yemek zamanını bildiği için tam o vakitte asansörün yanında bekliyor). Derhal İsmet'in koltuğuna giriyor, belinden yakalıyor. O da onun. İsmet'i lüzumu yokken holde dolaştırıyor. Sonra yemek salonunda, İsmet'le şakalaşıyor, gülüyor. Anlaşılıyor ki, herkese: "İsmet benim samimi, teklifsiz arkadaşımdır" diye göstermek istiyor ve gösteriyor. Nihayet bütün yahudi sırnaşıklığı (yapışkanlığı) ile yanaştı. İsmet'in yakasını bırakmıyor. Şimdi odasından da çıkmıyor. İsmet bunu müşavir tayin etti. Yevmiye vermeye de başlamış. Bana da söylemiyor. Heyet-i murahhasa çiftliktir, kullanıyor (görüşme heyetini, bu heyet için tahsis edilen parayı adeta kendi çiftliği gibi kullanıyor). Ne diye kandırdı bilmem, bu sadedil (saf, kolay aldanabilen) İsmet, Yahudinin dolabına girdi. Derken hahambaşını soframıza da aldı. Bu vakte kadar sesimi çıkarmamıştım.
İsmet'e dedim ki: "Bu yahudi de başımıza nereden çıktı? Senin böyle bir yahudi ile laubali görüşmen haysiyetini ve Türk milletinin, heyetinin haysiyetini kırar. Bu kadar yüz verme! Hiç olmazsa herkesin içinde yüz verme!" Bana kızdı.
Herif derken azdıkça azdı. Heyetten şuna buna herkesin içinde kumanda ediyor. Benim önüme geçip önümde yürüyor. İhtimal İsmet benim sözlerimi ona söyledi. Fakat ben durur muyum? Zaten yahudileri hiç sevmem. Hahama önüme geçtiği vakit hakaret ettim ve kolundan tutup arkama çektim. "Bir daha burada yürü!" dedim....
İsmet'e tekrar dedim: "Bu bir yahudidir. Yahudiler çok adi şeylerdir. Bunun kim bilir ne fena işleri vardır? Bundan bir hayır bekleme! Onun tanıdığı muhit yahudi sarraf alemidir...
Hahambaşı İsmet'e bütün İngiliz ve Fransız ricalini tanıdığını, hepsi ahbabı olduğunu, işleri istediği gibi yaptıracağını söylüyormuş. Tabii İngiliz, Fransız ve İtalyan delegelerine de İsmet'in avucunda olduğunu söylüyordu... Lozan muhitinde dolaşıyor, herkese: "İsmet teklifsiz ahbabımdır, sözümden dışarı çıkmaz" diyormuş.." (21)
Lozan görüşmelerine katılan Türk heyetinin başında İsmet Paşa (sonraki adıyla İsmet İnönü) bulunuyordu. Bu heyetin içinde yer alan Dr. Rıza Nur'un hatıralarında geçen ve yukarıda verdiğimiz ifadeler yahudilerin cumhuriyetin kuruluşu aşamasında ne gibi lobi faaliyetleri yürüttüklerini, ne tür dolaplar çevirdiklerini anlamak için çok önemli ipuçları içermektedir. Onlar Lozan görüşmeleri esnasında çevirdikleri bu dolapları sonraki dönemlerde de çevirmekten geri kalmamışlardır. Bu dolapları çevirirken de özellikle kendilerinin zamanın güçlü devletlerinin yöneticileriyle olan irtibatlarını, bağlarını kullanıyorlardı.
Hahambaşı Haim Naum'un Lozan görüşmeleri esnasında yürüttüğü lobi faaliyetleri bu kadardan ibaret değildi. İngilizlerin dayatmalarının Türk heyetine kabul ettirilmesinde onun önemli rolü olduğu çeşitli tarihi kaynaklarda yer alan bilgilerden anlaşılıyor. Bunun da ötesinde hilafetin kaldırılması Türk tarafına Lozan görüşmeleri esnasında kabul ettirilmişti ve bunda da Haim Naum'un önemli rolü olmuştu. Şimdi bu konudaki bilgileri gözden geçirelim:
Lozan görüşmeleri esnasında Türkiye'de başvekil (başbakan) olan Rauf Orbay'ın belirttiğine göre hahambaşı Haim Naum İngilizler adına İsmet Paşa ile görüşmüş ve gizli pazarlıklarla halifeliğin kaldırılmasını kabul ettirmişti. Rauf Orbay bu konuyla ilgili olarak Feridun Kandemir'e şunları söylemişti: "İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan'da İngilizlerle bir çeşit gizli arabuluculuk rolü oynayan İstanbul Yahudi Hahambaşı Haim Naum Efendi'nin telkinleriyle, hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye'de devamına müsaade edilmeyip, derhal kaldırılması fikrini tamamıyla benimsemiş bulunuyordu." (22)
Tanınmış İslamcı yazar Necip Fazıl Kısakürek de halifeliğin kaldırılması fikrinin bu gizli görüşmelerde kesinleştiğini ve olayın kahramanının söz konusu yahudi Hahambaşı Haim Naum olduğunu belirtmektedir.
Oysa Lozan görüşmelerinin yapıldığı günlerde Mustafa Kemal, Anadolu'da yaptığı konuşmalarda hilafet müessesesinin korunacağını söylüyordu. Mustafa Kemal işte bu günlerde Ankara'daki Meclis-i Mebusan'da (Mebuslar Meclisi'nde) yaptığı konuşmada şunları söylüyordu: "Türkiye'nin vazifesi makam-ı hilafeti kurtarmaktır. Bu bizim için bir davayı mahsustur (özel davadır). Bunu makam-ı hilafet olarak nihayetine kadar göstermek ve onun kurtarılmasına çalışmak bizim için hayırlı bir davadır. Bizim için bu dava Alem-i İslam nazarında fevkalade takviye eden bir meseledir. Bunu sarsmak doğru değildir."
O dönem ki dönen dolapları anlamak için İsmet İnönü'nün Milliyet gazetesine verdiği bu röportaja bakmak yeter umarım.
"İstiklal mücadelesinin başarısı da esasında ingilizlerin buna karar vermesi ve diğer müttefikleri de bunu kabule mecbur etmesiyle mümkün olmuştur."
İsmet İnönü - 29 ekim 1973, Milliyet Gazetesi
Yani Lozan görüşmelerinde İsmet İnönü Atatürk'ün izni olmadan Haim Naum ile görüşüyor ve Hilafetin kaldırılmasına karşılık Haim Naum'un ingilizleri ikna edeceğine anlaşıyorlar.
Derken Atatürk hiçbir zaman Masonlara sıcak bakmıyor ve Mason localarını kapatma kararını alıyor. Cemal Granda Atatürk'ün Uşağı idim adlı hatıratında, Atatürk, bir İzmir gezisinde söz Masonluktan açılınca herkesi şaşkına çeviren bir hatırasını anlatmıştır;
‘Bir zamanlar ben de mason olmuştum. Bir gün bir arkadaşım beni alıp Beyoğlu’ndaki Mason cemiyetine götürdü. Daha ne olduğunu bile anlayamadan kendimi cemiyetin içinde buldum. Mermer merdivenlerden büyük bir salona indik. Orada yüzlerini göremediğim bir takım kişiler vardı. Bizi buyur edip oturttular, kahveler sundular, hal hatır sordular. Orada fazla kalmadık, tekrar merdivenlerle daha da aşağı indik. Bir öncekinden daha geniş salonda bulduk kendimizi. Salonda büyük bir kalabalık toplanmış, kılıçlı bir tören yapılıyordu. Bu işleri daha önceden bildiğini anladığım arkadaşım beni kolumdan tutmuş, durmadan ne yapmam gerektiğini anlatıyordu. Kılıçların arasından geçip kutsal bir kitaba el bastık. Bütün bunlar olup bittikten sonra dışarı çıktık. İçeride çok sıkılmıştım. Bu olaydan sonra bir daha ne o binaya gittim, ne de oradakilerle karşılaştım. Şimdi gitsem, arasam o binayı belki de bulamam. İşte benim masonluğum bundan ibaret…’
Anlaşılan, Atatürk gençliğinde merak sonucu veya arkadaşlarının etkisiyle Masonluğa girmiş ve yemin etmiştir. Ancak yine aynı metinden, sonraki yıllarda Masonluğa olan ilgisini kaybettiğini öğreniyoruz. Nitekim Zeynel Besim Sun adlı Masonun Dün ve Bugün dergisinde (Sayı: 10) yayınlanan hatırasında Atatürk’ün Masonluk etrafında koparılan tartışmalar üzerine ‘Kapatalım da kurtulalım’ dediğini okuyoruz. Atatürk Mason olsaydı bunu kesinlikle diyemez ve locaları kapattırmazdı.
Bana Atatürk'ün mason olup olmadığına dair sorular çok geliyor hatta fransızlar ile hararetle tartışıyorum ve bu belge sanırım Atatürk'ün anlayamadan kayıt olduğu mason locası kaydına ait ;
Artık Atatürk daha fazla dayanamayıp 1935 yılında Mason Localarını kapattırıyordu. Bu karar Siyonistler ve Masonlar arasında deprem etkisi yarattı.
Atatürk, eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’u çağırarak, Masonluğun kuruluş, örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin bilgiler içeren dosyayı verdi. Ardından şunları söyledi:
“Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle, Halk Partisi Grup Başkanlığı’na ver. Grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et, senin de bu işte şeref payın olacaktır.”
Anadolu Ajansı, 10 Ekim 1935 tarihinde abonelerine şu önemli haberi geçti:
“Türkiye Mason Cemiyeti, memleketimizin sosyal tekamülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara alarak, faaliyetlerine nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan halk evlerine teberrüü muvafık görülmüştür.”
Yahudiler intikam konusunda çok etkindirler.Bir örnek vereyim. Henry Ford ‘Beynelminel Yahudi’ adlı bir kitap yazıyor ve sonrasında Yahudiler Ford marka arabaları alıp, bozup yolda bıraktılar ve bu çok fazla sürdü. Kara propaganda ise cabasıydı.Daha sonra Ford batıyor ve Yahudileer Ford'u satın alıyorlar. Günümüzde Ford bir yahudi markasıdır.
Henry Ford |
İşte o kitaptan bir cümle ‘En zenginlerinden elli Yahudi ortadan kalksa, artık dünyada harp olmaz.’ Ki bu adam yalnızca bir kitap yazdığı için bunu yapıyorlar bir de siz Atatürk'e karşı olan nefretlerini bir düşünün.
Bunu öğrenen Masonlar ilk iş olarak Atatürk'ün üstünde ki duanın gücünü kırmaktı. Çünkü metafizik olarak hiç bir şey yapamıyorlardı. Araştırmaları sonunda Atatürk'ü lanetleme de fikir birliğine vardılar.Hem de Fatih Sultan Mehmed'in lanetiydi. Duanın gücü ne ya? diyenler dalga geçenler olacaktır size bu videoyu izlemenizi öneririm . Sadece besmelenin canlılar üstünde ki etkisini anlamanıza yardımcı olacaktır.
http://www.youtube.com/watch?v=68-SSSwpliA&feature=related
İşte Fatih Sultan Mehmed'in laneti;
''Nefis kilise Ayasofya, kıyamete kadar cami olarak vakfedilmiştir. Bunu, Allah’a, ahirete, O’nun heybetine inanan hiçbir mahluk, sultan olsun, hakim olsun, bir mütegallibe olsun, değiştiremez. Vakıf şarlarını kim değiştirirse, Allah’ın, meleklerin, bütün insanların lâneti onların üzerine olsun. Yüzlerine bakan ve onlara şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın''
Ayasofya İstanbul'un fethinin sembolüydü. İslam'ın küfre karşı olan galibiyetinin de işte bu yüzden Fatih Sultan Mehmed onu ibadete kapatana lanet etmişti.Ve O dönem de ki hiç kimse de Atatürk'ü uyarmamışlardı ya da fırsat bulamamışlardı. İşte Elmalı Hamdi Yazır'da Atatürk'e yakın olmasına rağmen uyarmamıştı. İşte 19/11/1936 yılından sonra ne oluyorsa oluyor ve Atatürk rahatsızlanıyordu.
Varnalı Bulgar Yahudisi 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas Türkiye Mason Cemiyeti’nin kapandığını Moskova’da bir toplantı sırasında öğrendi. Sinirlerine hakim olamayarak şunları söyledi; “O Sarı Lider ortadan suret-i katiyetle kaldırılacaktır. Mefkuremize imha edici darbe vuranların akıbeti, feci şartlar altında ölümdür!”
Atatürk’ün hastalığı, konan teşhis ve uygulanan tedavi Varnalı Yahudi Farmason Acram Benaroyas,
Atatürk’e ilk darbeyi 1937 yılı ortalarında indirdiklerini söylerken, bundan birkaç ay sonra Aralık 1937’de Yalova’da Atatürk’ü resmen muayene eden Prof. Dr. Nihat Reşat Belger ilk teşhisi “karaciğer üç parmak
kadar büyümüş ve sertleşmiştir” diyerek koydu. Oysa, Benaroyas’ın söylediği aylarda Atatürk kaşıntıdan muzdaripti. Çankaya’da bir akşam doktorun biri kaşıntıların karınca ısırması sonucu olduğunu söyledi.
Atatürk, “Ben geceleri kaşınıyorum, karınca yatak odama kadar girer mi?” diye sorunca, aynı doktor “evet” cevabını verdi. Köşkte et yiyen cinsten küçük kırmızı karıncaların varlığı söylentisi yayıldı. Hatta
böyle karıncalardan bulunduğu tesbit edildi
Ve Atatürk'ün ölüm emrinin işlendiği halı;
Herşey açık saat 9:07 ve 10 tane kasım çiçeği yani 10 kasım |
Evet tıpkı Japon depreminin işlendiği illuminati oyun kartındaki gibi
saat 3 ve 11'i gösteriyor deprem tarihi de 11/03 |
Atatürk'ün ölüm sebebini de Siroz'a bağlarlar. Size soruyorum kaç tane siroz'dan ölen tanıyorsunuz. Çok içki içiyordu diyorlar ama Atatürk zaten Osmanlı ordusundaydı ve İçki yasaktı. 1.Dünya savaşı sırasında içki içmeye fırsat yok zaten.hadi 1923'de başlasa diyelim 1938'e kadar 15 sene var ve benim 30 yıldır içki kullanan tanıdıklarım var ve hiç biri siroz değil. Bana göre Atatürk, Fatih Sultan Mehmed gibi zehirlenerek öldürüldü. Ben size elimde ki belge ve bilgileri sunarak üstüme düşen görevi yaptım uyumaya devam etmek de uyanmak da size kalmış.
Bir de unutmadan Atatürk'e en büyük zararı Atatürk'ün yapmadıklarını yaptı gibi gösterenler verir mesala "Menemen'i yakın" gibi. Ne yani Atatürk yememeyek, uyumayacak Misak-i Milli sınırlarını kurtarmak için canı pahasına savaşacak sonra da 3-5 ayyaş, kendini bilmez yüzünden orayı yakacak akıl alır gibi değil. Atatürk "şöyle idi, böyle idi" diyerek Atatürk'e iyilik yaptığını zanneden güzel insan Atatürk'ün iyiliğine ihtiyacı mı var?
Böyle yapılıyor sonra Atatürk'ün yapmadığı anlaşılınca Atatürk'e karşı olan sevgi nefrete dönüşüyor ve böyle görüntüler ortaya çıkıyor
İşte o sinir bozucu görüntülerden birisi |
Öncelikle görüşünüze saygı gösteriyorum şahsi görüşlerinize cevap vermeyeceğim
Rahmetli Kazım Karabekir için 18.derece mason demişsin ben kulaktan dolma bilgileri yazamam mason localarını araştırdım ama öyle bir belgeye denk gelmedim ve Kazım Karabekir'in kızı Timsal hanımı bizzat tanıyorum ve kendileri de teyit ediyor. Kazım Karabekir Mason değildir.
Mustafa Kemal mason olmuştur ve bu siyaset amaçlıda olabilir zaten mason locasına ait belgeyi de yayınladım daha ne yapabilirim bilmiyorum. Mason nizam duruşu da siyasi olabilir. Atatürk benim şahsi görüşüme göre deist idi. Çünkü bir tanrı inancı vardı ama elçi, peygamberlere karşı inancı yoktu
işte son meclis konuşması
http://www.youtube.com/watch?v=v4wQVtq7Czk
O koyun meselesini sadece sözlerin canlılar üzerine ki etkisinin az da olsa anlaşılması için koydum ve lanet büyü vb şeyler yok demişsin yok ise neden böyle bir hadis-i şerif var hatta 2 tane
Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam hulle yapana da yaptırana da lanet etti."
Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir gün): "Sizlere kiralık döl hayvanını haber vereyim mi?" buyurdular. (Yanında bulunanlar:) "Evet ey Allah'ın Resulü! Haber verin!" dediler. "O hülle yapandır. Allah hülle yapana da hülle yaptırana da lanet etsin!" buyurdular."
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. (BAKARA SURESİ / 102)
Büyü diye bir şey yoksa Kur'an- Kerim'de neden sihir ve büyü yapanlar ile ilgili bir ayet olduğunu açıklayabilirsin sanırım ve Hz.Muhammed'in (S.A.V.) de büyüye maruz kaldığını da bilmiyorsundur sanırım. Ve Felak ve Nas sureleri okunarak da rahatladığını ve O kuyu olayını da araştırmanı öneririm.Bilmiyorsan söyleyeyim o büyü yü yapan da bir yahudi idi.
To be continued...