Web Toolbar by Wibiya Uyandırıcı / Şokçu: Ağustos 2011

Güncellemeler


İlluminati Konusunda Yeni Olan Arkadaşlara : Düşmanımızı Tanıyalım- İlluminatiye Giriş Yazısından Başlayarak Son Yazıya Doğru Okumasını Öneririm


Son Yazımız - Ülkemiz Üzerinde Oynanan Oyunlar ve Dinler Arası Diyalog Tehlikesi Volume I



Önemli => İlluminati'nin Yeni Oyunu ACTA

"Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin iki yolu vardır. Birisi kılıçla, diğeri borçla." (John Adams)


Amacımız "Onların" nasıl düşündüklerini bilmenizdir

25 Ağustos 2011 Perşembe

İlluminatinin Zihin kontrolü volume II

Bu yazımız da Gelenler Serisinden Alıntıdır. Gelenler Serisini İzlemişseniz Diğer Yazımıza Geçmenizi Öneririz.

İlluminatinin Zihin kontrolü volume I   Başlıklı yazımda İlluminatinin zihin kontrolüne giriş yapmıştık. Bu yazımda da daha derine gireceğiz.

  Size karşı kullandıkları silahlar evlerinizde bulunup, sizi ve çocuklarınızı eğlendirip, yavaşça siz farkında olmadan size onların hayat tarzını aşılamaktadır. Günümüz toplumunda insanlar git gide artan bir biçimde çağdaş medya, televizyon, sinema, bilgisayar oyunları, internet, popüler romanlar ve müziği hayatlarının ayrılmaz parçaları yapmıştır. Bunların hepsi ya bilinçli ya da bilinç dışı olarak aldığımız geniş bilgiler içermektedir.


 Her gün,toplum hakkında idealler, ahlak kavramları ve toplumun nasıl yapılanması gerektiği hakkında fikirler gözlerinizin önüne serilmektedir.Bu medyalar  bir bireyin dünya ve var olan her şey hakkındaki görüşlerinin temellerini oluşturmakta önemli bir rol oynamaktadır.Böylece bu bilgiyi denetleyen ve bu medyalara aktaran neredeyse bütün dünya toplumlarına kendi fikirlerini aşılama gücünü elinde tutmaktadır.Bu gerçeği masonlar kendi çıkarları için kullanmaktadır.

  Masonlar özellikle eğlence sanayisini insanlara kendi düşünce kalıplarını açıkca ya da biliçaltı vasıtasıyla aşılamak için kullanmaktadır.Kullandıkları yöntemler değişmektedir ancak amaçları aynıdır.İnançları ve ideallerini kendi fikirlerimizmişiz gibi sahiplendiğimiz vakite kadar dayatmaktır.Bunun ispatını bulmak oldukça kolaydır.Sadece dünyadaki medyaya kimin sahip olduğunu ve yürüttüğünü bulmamız yeterlidir.Gizli örgütler sayesinde ayakta duran azınlığın olduğunu bulacaksınızdır.Bunlar Siyonist,Satanist, Yahudiler (%95'i eşkanazidir)

 
Onlar müzik, medya, eğlence ve porno endüstrilerinin sahipleri ve işletmecileridirler.Bunu sadece size akıl kontrolü ile telkin de bulunmak için yapıyorlar.Bu topluluğun bütün medyanın sahibi olması sizce bir tesadüf mü? Kesinlikle değil! Özellikle de onların yaşayabilmesinin sizin beyni yıkanmış ve telkin edilmiş halde olmanıza bağlı ise.

  Özgürce düşünen ve düzgünce yapılandırılmış bir toplum tiranlar tarafından yönetilebilir mi? Tabi ki hayır! Size fikirler ve bakış açıları ile telkin etmek dışında toplumlar arası yozlaşmayı oluşturacak, iyice düşünülmüş ve sinsi bir şeytani planı yürütmekteler.Çünkü amaçsız ve yozlaşmış bir topluma kolaylıkla hükmedilebilinir.
Neden mi? Çünkü hiç bir şeyi desteklemeyen bir insan her şeye inanabilir.Deccal'in gelişi için böyle bir toplum hazırlamaktalar. Başka nasıl yeni dünya düzenini kabul ettirebilirle ki?

 Yıldızlar ya da "idoller" için bu endüstrilerin başındakilerin neler hedeflediğini açıkca göstermektedir.


Günümüz kızlarının idollerinden Lady Gaga


 Çok fazla düşünmemizi istemiyorlar. Bu yüzden ülkemiz ve tüm dünya insanların zihnini meşgul tutmak için gün geçtikçe eğlence,medya, televizyon programları,lunaparklar,uyuşturucu,alkol ve aktivitelerinin her çeşidi ile dolu hale geldi.Yani çok fazla düşünmemiz, önemli insanların işine gelmiyor.Uyanmamız ve anlamamız gerek ki , hayatınızı yönlendiren insanlar var ve siz bunun farkında bile değilsiniz.

  Başımız belada çünkü sizin tek gerçeğiniz ekranda gördükleriniz.Şuan da dışarıda ekranda gördükleri haricinde hiçbir şey bilmeyen koskoca bir nesil yetişiyor.Televizyon ilahi bir vahiy gibi. O kutu başkanlar, papalar, başbakanlar yaratıyor ya da yok ediyor. O ekran, bu inançsız dünyadaki en muhteşem lanet olası güç ve eğer yanlış ellerin kontrolünde ise durum vahim hemde çok vahim. Ve bu inançsız dünyadaki en büyük şirket en muhteşem lanet olası propaganda gücünü kontrol ettiğinde o ekranlarda gerçek diye neler sunulacağını kim bilebilir! Ve ne yazık ki şuanda öyle.

  Televizyon gerçek değil.Televizyon lanet olası bir lunapark görevini görmekte şuanda.Televizyon bir sirktir,bir karnavaldır,gezici akrobatlar takımıdır, masalcılardır,dansçılar, hokkabazlar ve futbolculardır.
Ama sabahtan akşama kadar, her yaştan, her renkten, her dinden insanlar başına oturuyor ve bildikleri tek şey TV'dekiler.Orada dondürülen illüzyonlara inanmaya başlayıp ve televizyondakilerin gerçek kendi hayatlarındakilerin ise hayali düşünmeye başlanılıyor.

  Televizyon ne derse onu yapıyoruz.Onun gösterdiği gibi giyiniyor,onun gösterdiklerini yiyor,çocuklarımızı onun dediği gibi yetiştiriyor hatta onun istediği gibi düşünüyoruz.Perdenin arkasındaki adamların istediği en son şey,bilinçlenmiş ve düşünme yetisine sahip bir toplum.İşte bu yüzden sürekli olarak düzmece bir yaşam, din, medya ve eğitim yoluyla bizlere sunuluyor. Ve ilgimizi dağıtacak şeyleri önümüze sunuyorlar ne yazik ki gerçekten bu işi iyi yapıyorlar.

20 yaşında gencecik delikanlı şehit olmuş kime ne ? Fatmagül'ün suçunu düşünmek varken şehidimin suçu kime ne ?!
Adını şehit koysak ne farkeder ? Feriha varken bunu düşünmek niye ?
Ana karnında bir sabi pusu yemiş kimin umrunda ? Hadi hep birlikte Kurtlar Vadisi Pusu seyretmeye.
Evladını 20'sinde kaybeden ananın acısı kimin umrunda? Cemile'nin acısını düşünsene !
Asıl yetenek vatana can vermek için canından vazgeçmek iken bırak bu edebiyatı, Acun'la Yetenek Sizsiniz Türkiye !!

20 Ağustos 2011 Cumartesi

İlluminatinin Zihin kontrolü volume I

Bu yazımız Gelenler Serisinden Alıntıdır. Gelenler Serisini İzlemişseniz Diğer Yazımıza Geçmenizi Öneririz.

Merhabalar Ben Murat. Mustafa'nın eğitimi ve işlerinin yoğunluğundan dolayı bloğundan ben sorumlu olacağım ama her zaman kendisiyle fikir alış-verişinde bulunacağım tabi ki.
 Mustafa'nın Önceki yazılarında illuminatinin nasıl ve ne üzerine kurulduğunu ve kime hizmet ettiğini açıklamıştı. Peki izninizle şimdi size çok önemli bir soru sormak istiyorum. Dünyayı kontrol etmenin en etkili ve en verimli yolu sizce nedir??
Cevabı aslında çok basit ve 2 kelime yalnızca.
"Akıl kontrolü!!"


 Tarih boyunca siyasi düşüncenin denetimi ve yönlendirilmesi ülkelerin ele geçirilişinde masonların ana silahı olmuştur. Bir ülkenin yöneticileri ve politikacılarını denetlemeye başladıktan sonra kanunlar ve siyasi yapılar onları hedefine göre değiştirilebilmektedir.
















Ancak bedeni sınırlandırmak,aklı sınırlandırmakla aynı anlama gelmediği için masonlar, küresel egemenliğin, kitleleri onların hedeflerine boyun eğdirmeye bütünüyle bağlı olduğunu fark etmektedir. Böylece amaçlarına karşı direnişi tamamıyla yok etmektedirler. Planlarına karşı herhangi bir ordudan yada yasadan daha büyük tehlike özgürce düşünen bir akıldır.



Bu tehlikeyi yok etmek ve amaçlarına ulaşabilmek için masonlar gelmiş geçmiş en cesur planlarını yapmışlardır. Bu plan ise İnsan hayatının bütününü kontrol etmektir yani bizim hayatımız.Size karşı kullandıkları silahları uzaklarda aramayın çünkü size karşı kullandıkları silahlar evlerinizde bulunup, sizi ve çocuklarınızı eğlendirip,yavaşça siz farkında olmadan size onların hayat tarzını aşılamaktadır.


Kontrolün en iyisi, özgür olduğunu düşündüğün ama temelden yönlendirilip dikte ettirildiğindir.Diktatörlüğün bir şeklinde hapishane demirlerini görüp dokunabilirsin.Öbüründe ise demirleri göremezsin ve kendini özgür sanırsın.İnsanlık toplu halde hipnoz tesiri altındadır.


1991 yılında George Carlin'in bu sözleri sanki günümüzü anlatıyor..

"Bu ülkede hep farklarımızdan bahsedilir.Medya ve siyasetçiler hep bizi bölen şeylerden bahsederler.Bizi birbirimizden farklı yapan şeylerdir.Bütün toplumlardaki yönetici sınıflar hep böyle çalışır. Geri kalan insanları bölmeye çalışırlar.Zenginler parayı alıp kaçmak için alt ve orta sınıfları birbirine kırdırırlar.Oldukça basit bir şeydir ama hep işe yarar.Farklı olan herhangi bir şey hakkında konuşurlar.Irk,din,etnik ve milli geçmiş,iş,gelir,eğitim,sosyal statü,cinsiyet vb. . Birbirimizle kavga etmemiz ve onların bankaya gidebilmesi için herhangi bir şey.Bu ülkedeki ekonomik sınıfları nasıl tanımlarım biliyor musunuz?
1.Üst sınıflar bütün parayı elinde tutar ve hiç vergi vermezler.
2.Orta sınıflar bütün vergileri öder ve bütün işleri yerine getirir.
3.Fakirler de orta sınıfları ürkütmek için vardır.Çünkü orta sınıfın işlerine gitmeleri gerekmektedir."

Sayın Carlin'in bahsettiği gibi sistem böyledir.





Bu insanlar tarafından hiptonize ediliyoruz ; Haber sunucuları, Politikacılar, öğretmenler, konuşmacılar.İnanılmaz derecede hasta insanlar tarafından yönetilen bir sistem altındaki dünyada yaşıyoruz. Bize anlatılan ile gerçekte olanlar arasındaki uçurum kesinlikle çok büyük..




Dünyadaki en büyük hipnotizmacı ise odanın köşesinde duran dikdörtgen bir kutudur.Ve aralıksız bir biçimde gerçeğin ne olduğuna bizi inandırmaya çalışıyor.Ve biz her seferinde yine o aldatıcı kutuya iman etmeye devam ediyoruz. Kimse bana gelipte "yok ben onun etkisi altında kalmam" demesin gördüğüm üzere millet birbirini yemeye devam ediyor!!

Ve George Carlin ölümüne çok yakın bir zaman bize bu oluşum hakkında çok önemli bilgiler veriyor

"Politikacılar geleneksel olarak üç şeyin arkasına saklanmışlardır;
 Bayrak,İncil (din) ve Çocuklar.
 Her şeyin bir sebebi var. Eğitimin rezil oluşununda öyle ve asla düzelmemesi ile aynı sebep.Asla düzelmeyecek. Boşuna beklemeyin,elde ettiğinizle mutlu olun.Çünkü bu ülkenin "sahipleri" bunu istemezler.Gerçek sahiplerinden bahsediyorum.Büyük ve zengin gerçek sahipleri: Her şeyi denetleyen ve her şeye karar veren büyük ve zengin iş hissedarları.Politikacıları unutun.Onlar önemsiz.Politikacılar yalnızca size seçim hakkı tanındığı fikrini sürdürmek için varlar.Çünkü hakkınız yok! Seçim hakkınız yok.Sahipleriniz var ve size sahipler.Her şeye sahipler: Bütün önemli topraklara sahipler,kolektif şirketleri ile denetliyorlar ve sahipleridirler. Uzun zamandır senato,meclis,hükümet binaları,belediyeleri ellerinde tutarlar.Hakimler ise arka ceplerindedir.  Bütün büyük medya ve haber şirketlerinin de sahipleriler. Duyduğumuz bütün haber ve bilgileri denetliyorlar.Her sene milyarlarca doları lobileşmek için kullanıyorlar ve istediklerini elde etmek için lobileşiyorlar.Ne istediklerini biliyoruz, başkalarına daha az ve kendilerine daha çok istiyorlar.Ne istemediklerini size söyleyeyim;Eleştirel düşünen vatandaş istemiyorlar.İyi derecede bilgilendirilmiş ve eğitim görmüş insanlar istemiyorlar.Bu ilgilerini çekmiyor ve bu onların işine gelmiyor.Çünkü çıkarlarına aykırıdır.Ne isterler biliyor musunuz?
"Uslu çalışanlar istiyorlar.Uslu çalışanlar."
Makineleri çalıştırıp, belgeleri yazabilecek kadar zeki ve pasifce git gide boktanlaşan işlerde daha az maaşla ve daha uzun sürelerde daha az haklarla,fazla mesainin olmadığı,almaya geldiğinde yok olan emekliliklerle çalışacak kadar aptal insanlar istiyorlar ve şimdi de emeklilik maaşınızın peşindeler. Ve biliyor musunuuz?
Alırlar! Sizden hepsini öyle ya da böyle alırlar çünkü buraya sahipler.Bu büyük bir cemiyet.
VE SİZ ÜYE DEĞİLSİNİZ.Sizler ve ben büyük cemiyete üye değiliz."




Tabi İlluminatinin Zihin kontrolü programına sadece giriş yaptık. Yeni Süprizlere hazır olun!!!



To be  continued .....

8 Ağustos 2011 Pazartesi

İlluminati'ye Hizmet Eden Soylar

   Kabala ve İlluminatinin Tarihi başlıklı  yazımda "Süleyman Tapınağının Şövalyeleri" yani kısaca Tampliye Şövalyelerinden bahsetmiştim. Bu grubun Kabala büyülerini içinde barındıran büyü kitaplarını ellerine geçirip dünyaya hükmetme istekleri vardı. Geçen yazımda da belirttiğim gibi onlar büyüye değil büyü zamanla onlara hükmetmeye başlıyor Yüzüklerin efendisindeki gibi 



















 Şimdi size bu Şeytan tarafından aldatılan Tampliye Şövalyelerinin soylarını açıklayacağım. Aslına bakacak olursak bunlardan çok daha büyükleri de var kendilerine Tanrı diyenler ancak onlara ulaşmak imkansız gibi ve en tepede gözükenler bu aileler olduğundan; "Tanrılar" değil onların görünen kolları vazifesi gören bu ailelere göz atacağız.

Not : Bu aileri Forbes vb. Dergilerde isimlerini pek göremezsiniz Dünya Ekonomisinin %98'i gibi büyük bir kısmını ellerinde tutarlar biz ise sadece onların uşaklarına bakar "abi görüyon mu adamlarda ne para var? ne hayat yaşıyorlar?" diyoruz. Halbuki onlar sadece parayı ellerinde tutan adamlarıdır

İşte O İlluminatiye Hizmet eden 13 Aile. Ailelerin üzerlerinde pek durmayacağım ama istek gelirse açıklarım tabi ki!

Astor Ailesi 







Dünya Afyon pazarını ellerinde bulundururlar.
CIA-İngiliz Gizli Servisi ve Mossad aracılıgı ile dünyaya uyuşturucu satıyorlar.
Ayrıca OXFORD gibi üniversiteleri kontrol ediyorlar.
Clinton gibi adamları buralarda okutarak istedikleri devlet adamlarını yetiştiriyorlar.
Medyamızda da  yer almışlardı bir ara  işte o yazı


 Bundy Ailesi





Skull and Bones (Kuru kafa ve Kemikler tarikatı) ve CFR (Dış İlişkiler Konsülü) gibi organizasyonlarda yer alan ve  harvey atom bombasının yapımında ki gözlemcilerin önde gelen isimlerindendir.
Danışmanlık şirketleri bunların kontrolündedir ve bu  sayede gücün yüksek kademelerinde yer alırlar.

Collins Ailesi



Gizli cinsel ritüel yapan satanist halka olan hell fire clup üyesi
Bu klübe üyelik Britanya hükümeti'nin yüksek çevrelerinde itibarlıdır.
Başbakan -hazine bakanı-votes prensi-benjamin franklin v.s
Satanizm ve cadılık akımlarını dünyaya yayarak beyin kontrollü köle yaratmak için kullanıyor.

 DuPont Ailesi





Kimyasal fabrikalar bunların kontrolündedir.
Amerikanın ilk barut fabrikasını kurdular.
UNESCO'da Dünya Düzeni eğitimi için onlar tarafından kurulmuştur.


 Freeman Ailesi




Amerikan başkanlarına danışmanlık ( Danışmanlık derken yanlış anlaşılmasın emir almıyorlar emrediyorlar)

Gaylord Freeman  - aile büyüklerinden





Mason Üniformasını giymiş şekilde Gaylord Freeman



Kennedy  Ailesi

Araların en çok sevdiğim ailedir ve de tek sevdiğimdir. Sebebi ise John Fitzgerald Kennedy Başkan olduktan sonra illuminati'yi kaldırmak istemesidir; tabi herkesin istediği gibi onun da isteği gerçekleşmiyor ve sonuç olarak, öldürüldü.. Kardeşi de bir kitap yazdı bu konuyla ilgili ama yayınlanmadı ve bir suikaste kurban gitti. Ayrıca   CIA 'yi de yok etmek istedi. Yani kanı bozuk çıktı bu ailenin ve kökünü kuruttular yani aile yok edildi. Delil ise şu konuşması :  https://www.youtube.com/watch?v=EZYfeYhQ9eU
Konuşmasında bir cemiyet, örgütten bahsediyor acaba bu örgüt kim ola ki??
(John Fitzgerald Kennedy suikastini açıklayacağım sonra)

Li  Ailesi



Kızıl çin yeni dünya düzeninin parçasıdır. Dünya komplocularının büyük bankaları Çin'e büyük krediler verdiler. Li ailesi ile yakın ilişkiler içinde olan hyky oil (amerikan petrol şirketi)'nin yüzde 86 sı Li aillesine ait.

Li'ler Honkong'u kontrol ediyor. Triyodlar (çin mafyası) şehri yönetiyor. Hashaş tarlalarını kuran Li'mi idi. CIA ajanlarıda ses çıkaramadılar. Yani anlayacağınız Asya'yı yöneten bu Ailedir.


Onassis Ailesi


İlluminaticiler uyuşturucu / porno / politik / ekonomik - ritüel /global iletişim / beyin kontrolü şubelerinde faaliyet gösteriyor ve yönetiyorlar. Aristoteles Onassis'in görevi uyuşturucu / porno / politik / ekonomik şubeleri için çalışmaktı.

Ölümünden sonra Rockefeller ve Bundy ailesı görevini devraldı. Zaten çocuğu yoktu yani anlayacağınız soyu tükendi bu ailenin sadece akrabalarını bulabilirsiniz.

Reynolds  Ailesi



Bu Aile Masonik, CFR üyesi ve Tapınakçılardır. Aile hakkında edilen tek bilgi Dünya sigara piyasasını ellerinde bulundurmalarıdır.


 Russell Ailesi




18.YY.da afyon ticareti.
Masonlugun kurucusu.
Yahova şahitlerinin kurucusu.
Güçlerini siz düşünün artık!

WARBURG AİLESİ



Rothschild ortagı yani Almanya'da Rothschildlerden sonraki en güçlü ailedir. Alman olup da değmedikleri kimse yoktur. Einstein yani Ayştayn da dahil




Alman Rothschild bank müdürü


Geldik en baba 2 aileye!!!

 Rockefeller Ailesi




Bush ailesinin arkasındaki isimdir. Yahudidir. Yeni Dünya Düzeni'ni kurmak için çaba sarf etmektedir

 Rockefeller ailesi, Amerika'daki yahudi lobisinin başını çeken bir ailedir. Bu aile de Rothschild ailesi gibi başlangıçta banka ve finansman işine ağırlık verdi. Bu yüzden Amerika'da yıllardan beridir para piyasalarında saltanat sürmektedirler. Hatta Amerika'da sermaye alanında 150 yılı aşan bir Rockefeller hanedanlığından söz edilir. Fakat sadece finans ve para piyasasında kalmamışlardır. Petrolden endüstriye çok geniş bir alana yayılmış ve oldukça güçlü bir sermayenin sahibi olmuşlardır. Özellikle petrol alanında tam bir dev ve tröst haline gelmişlerdir ve Amerika'nın en önemli petrol şirketleri onların elindedir. Medyamızda da arada böyle haberler görmek mümkün




Türkiye'de ki adamını da size zamanı geldiğinde açıklayacağım inşa'Allah!



 Rothschild Ailesi




Bu aileyi açıklamaya gerek yok.Yalnızca FED yani Amerika Merkez Bankası bu adamların olduğunu bilin gerisini siz hesap edin! Amerikayı gerçekte bu aile yönetiyor.
Bu aileyi şöyle özet geçebilirim ;

"Bir milletin para basma kontrolünü sağladığım sürece kanunları kimin yaptığı zerre kadar umurumda değildir.''
 Mayer Amschel Rothschild.(1743-1812)

To be continued....

7 Ağustos 2011 Pazar

Hz Süleyman'ın Hayatı - Kabala ve İlluminatinin Temelleri

  Bu konuları anlatmadan direk illuminatiye girersek birçok şey havada kalacağından önce olayın temelini sağlam  idrak etmeliyiz ki, bu rahatsız insanların ne yapmaya çalıştıklarını anlayabilelim.

  Önceki yazımda Şeytan'dan bahsetmiştim şimdi ise illuminatiniyi daha da derinden size izah etmeye çalışacağım!

Hz. SÜLEYMAN (a.s)


İbrânice Şlomo (Salomon). Hz. Davud'un oğlu, O'ndan hemen sonra İsrail oğullarının peygamberi "akl-ı selim" ve "nazik" manalarına gelen "selim"in eş anlamlısıdır. (Vikipedi amca öyle bahsediyor kendisinden.)

Kitab-ı Mukaddes'e göre Hz. Süleyman, israiloğullarının icraatlar yapmış büyük peygamber ve hükümdarıdır. Kur'ân-ı Kerim, Hz. Süleyman'ın bir İsrailoğulları peygamberi olduğunu açıklarken; Hıristiyanların mukaddes kitabı İncile göre O, bir İsrail kralıdır. Devrinin en önemli hadisesi, Ken'anlıların kesin olarak itaat altına alınmasıdır. Bundan ayrı olarak Hz. Süleyman memleketini 12 eyalete ayırarak her birine birer vali tayin etmiş; böylece ülkenin daha iyi idaresini sağlamıştır. 12 eyalet olmasının sebebi her bölgeye yılda bir ay devlete karşı mükellefiyetler koymasındandır.

  Hz. Süleyman, saltanatlı ve azametli bir peygamberdir. O'nun krallığı bu günkü Filistin, Ürdün'ün tamamı ve Suriye'nin bir kısmını içine almakta idi. Hz. Süleyman'ın eserleri arasında, memleketin savunması için inşa ettirdiklerini ilk sırada saymak lâzımdır. Asker sevki için seçilen kilit noktalarda yaptırılan istihkâmlar bu bakımdan çok önemlidir.

   Hz. Süleyman'ın en mühim eseri , Siyon dağı'na inşa ettirdiği Mâbed'tir. Babası Hz. Davud zamanında aynı yerde yalnız bir çadır vardı ve bu çadıra Tâbutül-ahd     (Ahid sandığı'dır. Ahit sandığını da anlatacağım sonra) konulmuştu. Süleyman Mâbedi veya sadece Mâbed denilen yapının bugün temel duvarlarından bir bölümü kalmıştır. Ağlama duvarı olarak isimlendirilen kısım da bu temeldir. Süleyman Mâbed'i, Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlarca mukaddes sayılmaktadır.
 
  Hz. Süleyman, Sur kralı Hiram (bu Hiram denen adama dikkat! çünkü masonlar için hiram ; Müslümanlar için Hz.Muhammed (S.A.V.) neyse o) ve Mısır Firavunuyla dostluk kurduğu için, her iki ülke ile ticari ve kültürel münasebetlere girişmiştir. Böylece yabancı kültür ve müesseseler israiloğulları arasına da girmeye başlamıştır. Nitekim o tarihten sonra Kudüs'te hem yabancı mallar satılmaya başlanmış; hem de yabancı hükümdarlar Hz. Süleyman'ı ziyarete gelmişlerdir. Bu konuyu vurgulayan Kitab-ı Mukaddes (Tevrat, I. Krallar, X, 22). Hz. Süleyman'ın büyük bir deniz ticaret filosu kurduğunu zikreder.

   İsrailoğulları Hz. Süleyman zamanında sosyal ve medenî açıdan en üst düzeyde bir gelişme sergilemişlerdir. Tarihçiler Hz. Süleymanı âlim, imarcı ve saltanat seven bir kişi olarak tasvir eder (A. Refik, Tarih-i Umumi, İstanbul 1328, I, 266).
   
    Hz. Süleyman, babasından devraldığı büyük devleti daha da güçlendirerek, idaresi altındaki bütün toprakları askerî açıdan kontrol altına almayı başarmıştır.

   Hz. Süleyman'ın hayatı ve faaliyetleriyle ilgili bilgileri daha çok Tevrat ve Kur'ân'da bulmaktayız. Kur'ân-ı Kerim dışındaki kaynaklarda O'nun hayatı hakkında efsanevî nakillere rastlanmaktadır. Gerçek bilgilerle bu esâtirî nakilleri birbirinden ayırmak oldukça zordur

   Hz. Süleyman, tahta çıkar çıkmaz öncelikle kendisine karşı olanları etkisiz hale getirmiş; yakın dostları ve güvendiği kişilere askerî, idarî ve dinî görevler vermiştir. Hz. Süleyman'ın kurduğu devletin temeli daha ziyade ticarete dayanmaktadır. Bundan dolayıdır ki, çevresindeki devletlerden bazıları O'nunla ticaret ortaklıkları kurmuşlardır. Hz. Süleyman özellikle başkent Kudüs için büyük çapta harcamalara girişmiş; burada bir sur, Millo adı verilen bir bina ve meşhur Kudüs Mâbedi'ni yaptırmıştır. Bu Mâbet zamanla Yahudiliğin ve ilk dönem Hıristiyanlığının tek dinî merkezi durumuna gelerek, fiziki yapısının ötesinde bir önem kazanmıştır. Diğer taraftan Hz. Süleyman zamanında gelişen milletler arası ticaret ağı, İsrailoğulları arasında fikrî ve dini açıdan evrensellik anlayışının doğmasını sağlamıştır (Bertholet, Wörterbuch der Religionen, Stuttgart 1962, s. 482).

Hz. Süleyman'ın hakîm ve şair yönü de meşhurdur. Kitab-ı Mukaddes (Tevrat)'de 31 babtan meydana gelen Süleyman'ın Meselleri'nin O'na ait olduğu Yahudi kaynaklarında zikredilir. Bu bölümde Hz. Süleyman'ın hikmetli sözlerinden örnekler bulunmaktadır: "Rab korkusu bilginin başlangıcıdır"; "Sefihler ise hikmet ve terbiyeyi hor görürler" (I. bab, 7. cümle). Bunun yanı sıra, yine Kitab-ı Mukaddes (Tevrat)'de 8 babtan meydana gelen ve O'nun yazdığı iddia edilen Neşidelerin Neşidesi bölümünde, bir peygambere hiç de yakışmayacak aşk ve harem hayatından bahseden cümleler vardır. Bunlar da Tevrat'ın tahrife uğradığını açık seçik göstermektedir. Neşidelerin Neşidesi baştan sona okununca bu cümlelerin bir peygamber ağzından çıkmayacağını dindar yahudiler dahi kolayca kabul edebilir. Saydıklarımızdan ayrı olarak Yahudi mezheplerinden Ferisiliği desteklemek için Süleyman'ın Mezmurları adıyla uydurulmuş 18 Mezmur daha vardır. Bunlar Tevrat'a alınmamıştır. Tevrat'taki Mezmurlar O'nun babası Hz. Davud'undur.

Hıristiyan literatüründe Hz. İsa'nın "Davud oğlu" diye anılması, O'nun yalnızca Hz. Davud neslinden geldiğini belirtmek için değildir. Hz. İsa'nın aynı zamanda, Hz. Süleyman gibi insanlar ve cinlere hükmeden gerçek bir "Davud oğlu Süleyman" olduğunu vurgulamak içindir (Ana Brit. XX,169). Arap tarihçileri Hz. Süleyman'ın ihtişamlı şahsiyetini, O'nun sihir ve kehanetteki fevkalâde üstünlüklerini, en karmaşık problemleri keskin zekâsıyla çözüşünü vb. fetanetini anlatmak için müstakil eserler yazmışlardır. Kur'ân-ı Kerim ve İslâm kaynaklarının Hz. Süleyman hakkında verdiği bilgiler Divan edebiyatına da ilham kaynağı olmuştur. Süleymannâme ve Kitab-ı Süleyman, O'nun dini destanî hayatını konu edinen değerli eserlerden sadece ikisidir.

Arap ve Süryani yazılarının icadını Hz. Süleyman'a isnat edenler bulunduğu gibi; Arapça bir çok sihir kitabını O'nun yazdığını iddia edenler de vardır. Hz. Süleyman'la ilgili efsanelerdeki İran tesiri, O'nun Çemşid'le mukayese edilmesine zemin hazırlamıştır (J. Walker, XI,174). Hz. Süleyman'ın mezarı belli değildir. Ancak Kubbetü's-sahrâ (Kudüs) veya Taberiye gölü yakınında bulunduğunu bazı eserler zikretmektedir. Ansiklopedilik bilgilerden sonra baz alabileceğimiz Kur'an-ı Kerim'e göz atacak olursak;

Hz. Süleyman'la ilgili en sağlam bilgiler şüphesiz Kur'ân-ı Kerim'de mevcuttur. Kur'ân'da, Hz. Süleyman'ın ismi çok geçer. Kur'ân O'ndan Allah'ın gerçek bir rasulû, bir nebi ve peygamberlerin bir numunesi olarak söz ederken, kendisine has meziyetlerini de açıklar. Cenab-ı Hakk'ın zaman ve şartlar gereği her peygamberine ihsan ettiği mucizelerden farklı olarak Hz. Süleyman'a da verdiği bir takım mucizeleri vardır. Kur'ân, öncelikle;
 Hz. Süleyman'ın asla kâfir olmadığını (el-Bakara, 2/102) vurgulamakta ve Allah'ın O'na vahyettiğini açıklamaktadır (en-Nisa, 4/163).
Kur'ân'ın bir diğer ayetinde (el-En'am, 6/84). Hz. Süleyman'ın hidayet ve nübüvvete kavuşturulduğu; adaleti tatbik konusunda babasını dahi geçtiği
(el-Enbiya, 21/78, 79); kendisine ilim verildiği
(en-Neml, 27/15); kuşların dilini anladığı (en-Neml, 27/16); cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular topladığı (en-Neml, 27/17) bildirilmektedir.
Hz. Süleyman'ın en önemli hizmetlerinden biri, Sebâ Melikesinin O'nun maiyyetinde müslüman oluşudur (en-Neml, 27/44). Rüzgârın Hz. Süleyman'ın emrine verildiği; erimiş bakır madenlerinin O'nun için sel gibi akıtıldığı; cinlerden bir kısmının O'nun emrinde çalıştığı (es-Sebe', 34/12) yine Kur'ân'dan öğrendiğimiz hususlardır. Hz. Süleyman'ın daima Allah'a yöneldiğini (Sa'd, 38/30); imtihan edilmesi üzerine Rabbından bağışlanma dileğinde bulunduğunu ve kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlığı Rabbından istediğini (Sa'd, 38/34-35) Kur'ân bize haber vermektedir.

Kur'ân-ı Kerim'den hayat hikâyesini oldukça ayrıntılı bir şekilde öğrendiğimiz Hz. Süleymanın, özellikle Tevrat ve Yahudi kaynaklarında farklı anlatılışı dikkat çekmektedir. Kur'ân-ı Kerim Hz. Süleyman'ın bu yük saltanat ve güçlerini büyülerle elde ettiği yolundaki Tevrat (I Krallar ve II. Krallar)'dan kaynaklanan isnadı şiddetle reddeder. Bir diğer husus da şudur: Hz. Davud ve oğlu Hz. Süleyman, bir kavmin çobansız kalan sürüsünün geceleyin başkasına ait bir arazide yayılması üzerine, ortaya çıkan zararla ilgili olarak hüküm vermek durumunda kalmışlardır. Bu meselede Hz. Süleyman'ın hükmü babasının verdiği hükümden daha isabetli olmuştur. Bu önemli hadiseye Kitab-ı Mukaddes ve Yahudi kaynakları yer vermediği halde; bu konuda da doyurucu bilgileri ancak Kur'ân tefsirlerinden almaktayız.

Yine Kur'ân-ı Kerim, Hz. Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular topladığını (en-Neml, 27/17) açıkladığı halde, gerek Tevrat, gerekse İncil bu konuya hiç temas etmemiştir. Kur'ân dışında hadiseyi ayrıntılı bir şekilde ancak Talmud ve hahamlara ait rivayetler ele almıştır. Ayni şekilde Hz. Süleyman'a kuş ve hayvan dillerinin öğretilmiş olduğuna dair Kitab-ı Mukaddes'te bilgi bulunmamasına karşılık Kur'ân-ı Kerim önemine binaen bu meselede bizleri bil gilendirmiştir. Biraz farklı olmakla beraber bu konuda İsrail kaynaklı eserlerde (Yahudi Ansk. XI, 439 vd. ) bilgi bulunmaktadır.


Hz. Süleyman'ın hayati, Allah'a gönülden iman eden bir müslümanın aklının ne kadar fazla, ufkunun ne kadar geniş olduğunu bütün insanlığa gösteren çok çarpıcı bir delildir. Hz. Süleyman (a.s.) cinlerden ve insanlardan oluşan ordusu ile kurduğu hakimiyeti, muhteşem bir saraydan yönetiyordu. Ve bu saray döneminin en ileri tekniği kullanılarak üstün bir estetik anlayışı ile inşa edilmişti. Sarayında göz alıcı sanat eserleri ve görenleri hayran bırakıp etkileyen değerli eşyalar, benzersiz bir estetik anlayışı ile yerleştirilmişti. Elbette Hz. Süleyman'ın bu mekâni, görenlerde büyük hayranlık uyandırıyordu.

İnsanların bu saraydan bu kadar etkilenmelerinin nedeni ise, insan fıtratına en uygun olan estetik anlayışını ve ortamı birden karşılarında görmeleri olmuştur. Zira Hz. Süleyman, yaptırdığı bu görkemli sarayı, imanın nuru ve onun getirdiği üstün bir akıl ile yaptırmıştı. Ve bir Müslümanın hangi çağda veya hangi şartlarda yaşarsa yaşasın Allah'ın kendisine verdiği imkânları en güzel şekilde kullanarak eşsiz bir mekân oluşturabileceğinin en güzel örneğini sergilemişti. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'in Neml Sûresi'nin bir çok ayeti, onunla aynı dönemde yaşayan bir kavmin yöneticisi olan Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman'ın ihtişamlı sarayını gördükten sonra ona biat ettiğinden bahseder. Hz. Süleyman, Sebe Melikesi Belkıs'ın varlığını kendisine haber getiren Hüdhüd sayesinde öğrenmişti:"Derken uzun zaman geçmeden (Hüdhüd) geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim. Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var. Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar." (Neml Sûresi 22-24)

Bu bilginin üzerine Hz. Süleyman, Allah'ı ilâh olarak kabul etmeyip güneşe secde eden ve şeytanın kendilerine süslü gösterdiği bir sistemi kabul eden Sebe halkını, imana davet etmek için onlara "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" başlayan bir mektup göndermişti. Ve tüm kavmi kendisine teslim olmaya çağırmıştı. "Gerçek şu ki, bu, Süleyman'dandır ve 'şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'in Adıyla' (başlamakta)dır. (İçinde de:) "Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana müslüman olarak gelin" diye (yazılmaktadır). (Neml Sûresi 30-31)

Sebe Melikesi o ana kadar hiç karşılaşmadığı kadar kesin bir üslupla tüm hükümdarlığını kendisine katmasını isteyen Hz. Süleyman'ın, bu mektubu karşısında çok şaşırmıştı. Ve kendisini kesin olarak bozguna ugratacağından emin olduğu bu hükümdarı, kararından vazgeçirmek için ona yüklü hediyeler göndermek yolunu seçmişti. Ne var ki Allah'ın rızasını ve rahmetini hiç bir zaman maddî bir menfaate tercih etmeyen tüm peygamberler gibi Hz. Süleyman da, Sebe Melikesi Belkıs'ın hediyelerini geri çevirmiş ve elçileri vasıtasıyla ona ne kadar kararlı, onurlu ve Allah'a bağlı olduğunu gösteren şöyle bir haber göndermişti:"(Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: "Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" dedi. Sen onlara dön, biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve biz onları oradan horlanmış aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız." (Neml Sûresi 36-37)

Hz. Süleyman Sebe Melikesi Belkıs'a Allah'ın adı ile başladığı mektubunda kendi gücünün Yüce Rabbinden geldiğini ve asla yenilmeyecek bir kuvvete sahip olduğunu hissettirmişti. Nitekim Hz. Süleyman cinlerden, insanlardan oluşan, ona büyük bir teslimiyetle ve şevkle bağlı bir orduya sahipti. Öyle ki bu ordunun her üyesi Süleyman Aleyhisselam ın bütün sözlerini büyük bir hoşnutlukla ve tam bir itaatle yerine getirmekteydi. Elbette Hz. Süleyman'ın ordusunun tüm gücü Allah'tan gelmekteydi ve Allah'ın ordusu adetullaha uygun olarak her zaman üstün gelecekti.

Sebe Melikesi Belkıs, onun (Hz. Süleyman'ın) sarayına gittiğinde o güne kadar hiç görmediği büyük bir mülk ve zenginlikle karşılaşmıştı:

"Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Sûresi 44)

Kendisi de bir zenginlik ve hâkimiyete sahip olan Sebe Melikesi Belkıs, Hz. Süleyman'ın sarayına girince o güne kadar gördüğünden çok farklı bir estetik ve bir zenginlikle karşılaşmış ve ruhuna hitap eden büyük bir akla şahit olmuştur. Aslında Sebe Melikesi Belkıs'ın duyduğu hayranlık ve şaşkınlık içine girdiği saraya değil, Hz. Süleyman'ın aklınadır. Çünkü Belkıs'ın karşılaştığı manzara, o dönemin şartlarında yapılabilecek en mükemmel eser olarak tarif edilebilecek en güzel yerdir.

Âyette de ifade edildiği gibi camdan olan köşk zemini öylesine gerçekti ki, Sebe Melikesi Belkıs, ıslanmaması için eteklerini toplayarak ilerlemesi gerektiğini düşünmüştü. Sarayın muhteşemliği ve görkemi, Müslümanların ruhlarında yaşadığı zenginliği yansıtıyordu.

Belkısın başka bir ülkenin hükümdarı olmasına ve bu ülkenin en büyük servetine sahip olmasına rağmen Hz. Süleyman'ın yaşadığı mekândan ve onun zenginliğinden etkilenme sebebi de budur. Teknik anlamda büyük servetler harcanan mekânlarda yaşamasına rağmen, pek çok kişi insan fitratının hoşlanacağı estetiği sağlayamayabilir. Oysa Hz. Süleyman'ın sarayının her köşesinde görülen zevk, akıl ve mükemmellik sadece servetle elde edilebilecek bir görünüm değildir. İşte aradaki bu farkı daha sarayın girişini görür görmez anlayan Belkıs, böyle bir yeri meydana getiren akla ve o aklın üstünlüğüne hemen teslim olmuştur. Sebe melikesi Süleyman Âleyhisselamın aklının sahibi olan Cenâb-ı Allah'a iman ettiğini söylemiş ve müslümanlardan olmayı kabul etmiştir.

Hz. Süleyman ve onunla birlikte yasayan mü'minler, Allah'ın kendilerine verdiği bu büyük mülkü taşımaya lâyık ve ehil kimselerdi. Rabbine karşı son derece güzel ahlâklı, teslimiyetli ve mütevazi bir peygamber olan Hz. Süleyman, kendisine nimet olarak bahsedilen bu büyük zenginliği yine yalnızca Allah'ı razı etmek ve onların kalbini Islâm'a ısındırmak için kullanıyordu. Pek çok peygamber de aynı Hz. Süleyman gibi insanlara dini tebliğ ederken halkın karşısına büyük bir zenginlikle çıkarak, onları etkileme yoluna gitmişti. Hazinenin başına getirilen Hz. Yusuf, kendisine büyük bir mülk verilen Hz. İbrahim, görenleri hayrete düşürecek kadar ihtisamlı bir hâkimiyete sahip olan Hz. Süleyman ve fakirken zengin kılınan Peygamberimiz Hz. Muhammed, yaşadıkları hayat boyunca bunun en güzel örneklerini sergilemişlerdir.

 Peygamberlerin bu zenginliği ve yaşadıkları üstün ahlâki gören insanlar, hiç bir sistemin ya da ideolojinin kendilerine sunmadığı böyle bir maneviyatı ve maddî ihtişamı elde edebilmenin yolunu merak ediyorlardı. Bu nedenle Islâmı henüz tanımayan insanlar, ilk basta bu zenginliğin sebebine ve gördükleri ahlâkî yapısına karşı duydukları merakla Islâma yaklasmışlardır. Ahlâkî üstünlükleri ve tümüyle Allah yolunda kullandıkları zenginlikleriyle halkın kalbini Islâma ısındıran peygamberler, böylece kısa sürede Allah'ın izniyle büyük kitlelere dini yaymayı başarmışlardır.    

Ve gönderilen her peygamber gönderildiği tarihde halk neyle meşgulsa o konuda donanımlı gönderilir! Ve Hz.Süleyman'da büyü ve cinlerle olan münasebetin en yaygın olduğu dönemde gönerildiğinden bu konuya çok hakim olarak donatılmıştır.O dönemdeki tüm büyü kitaplarını toplattırmıştı (Cinlerin neler yapabildiğini daha sonra anlatacağım) .Ve Hz.Süleyman'ın çok büyük hazineleri vardı ,500 deve sadece anahtarlarını taşıyordu hatta filmlerede konu olmuştur mesala  indiana jones gibi ! İşte Hz.Süleyman bu hazineleri toplamak için  cinleri  kullanıyordu  ve buna örnek olarak ulaşılması zor olan madenleri bulmak içinde cinleri kullanıyordu . Hatta ve hatta cinleri ve şeytanları ellerine zincir vurarak çalıştırdığı anlatılıyor ve Mescid-i Aksa'yı da cinler ve şeytanlara yaptırmıştır!! Ve Mescid-i Aksa yapılırken Hz.Süleyman ölüyor, değneğine dayalı kalıyor sonra bi kurt değneğin içine girip içini çürütüyor. Ancak cinler öldüğünü bilmiyorlar ta ki değnek kırılarak Hz Süleyman yere düşene kadar ve öldüğü öyle anlaşılmış sonra da cinler ile Şeytanlar Hacer-i Muallak taşını bırakıp işi yarıda bırakıyorlar.
(Sebe’ / 14 : " Süleyman’ın ölümüne karar verip, icra ettiğimiz zaman, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız ağaç kurdu, Süleyman’ın dayandığı asâsını yiyordu. Asânın yenmesi sonucu, Süleyman yere yıkılınca, cinler aldatıldıklarını öğrendiler. Eğer cinler bilgi alanları ötesini, gaybı bilmiş olsalardı, o zillet içinde bırakan, alçaltıcı cezaya, mahkûmiyete benzeyen ameleliğe devam etmezlerdi.")

Tavanı sarı olan Mescid-i Aksa değil Kubbet-us Sahra'dır


İşte Hz.Süleyman Tüm hazinelerini Mescid-i Aksa'nın altına gömmüş saklamıştır ve o büyü kitaplarınıda ayrı bi bölüme kapatmıştır.
 Ahit sandığınıda bi yere gömdüğü yönünde bazı görüşler vardır!Şuanda da israil harıl harıl o sandığı arıyor çünkü içinde çok büyük tılsımlar var.
Tabi O Hz.Süleyman'ın yaptırdığı Tapınaktaki (Mescid-i Aksaya Hz.Süleymanın tapınağı diyorlar)  siyah papazıda anlatacağım sonraki yazılarımda
Daha doğrusu Mescid-i Aksayı yıkıyorlar!!!! Kabala'nın ele geçirilmesinde anlatacağım neden olduğunu...


                                                                         Kabala
                           




Hayat Ağacı

Jakin ve Boaz











Şimdi kabalaya girmeden birazcık içimi boşaltayım ! Bu konuları araştırırken içim acıyor,yanıyor adeta! Milletimin saflığına mı yoksa kandırıldığına mı yanayım bilemiyorum :(  şimdi sorsam "Ebced ,Cifir   Hesabı nedir?" diye eminim 10 kişiden 9'u bilmez ne olduğunu ama elin siyonisti babasına kadar araştırır öğrenir bizimkiler de "yok hurafedir, yok sen hala bunlara inanıyor musun hehehe" falan filan der. Aslında ebced hesabı gerçek islam alimleri tarafından da kullanılmıştır ve Kuran-ı Kerim'de de kullanılır yani bir ayette yada cümledeki harflerin toplama çıkarma hesabıdır zaten Ömer Çelakıl da bu hesabı kullananlardan. Tüm ayetlerde böyle olduğu söylenemez ancak belli ayetlerde bu sistemden yararlanılır.

 Allah'ın yarattığı kainat bir matrix sistemidir (Matrix filminin deşifresini açıklayacağım sonra) ama günümüz bilimi sadece fibonacci sayı dizisini, altın oranı vb daha yeni yeni kabul ediyor. İşte kabala da diğer boyutlarla bizim boyutumuz arasındaki bağlantıyı sağlamak için cinlerle yapılan iletişim diyebiliriz.

  Kabalanın nasıl ele geçirildiğini sonraki yazılarımda izah edeceğim inşa'Allah. Aslında kabala kitap olarak bilinir ancak kitap olarak görmek hata olur çünkü sanat olarak bakılmalıdır. Kitap olarak görenler vardır ama normal bir kitap değildir tabi ki. Kaynağı eski Mısır'a  dayanıyor. Bu kitap en baba büyüleri içinde barındırıyor referans olarak Kur'an-ı Kerim'de de geçen Hz.Musa ile Firavun hikayesini gösterilebilir. Büyü denildiğinde şapkadan tavşan çıkarma olarak düşünmeyin, hayatın her alanına etki etme büyüleri de var. Şimdi diyeceksiniz ki 'Hz.Süleyman niye yok etmedi diye' ona bakarsanız Allah niye şeytanı yok etmedi de mühlet verdi o zaman? Hiçbir şey boşuna değil her şeyin bir sebebi bir hikmeti var.
 
Nostradamus dediğiniz bir şahıs var ve kendisine ait gösterilen çoğu şey kendisine ait değil var ya kendisine ait çoğu şey kasıtlı olarak gerçekleştirilerek algı operasyonu da yapılmakta. Kasıtlı olarak gerçekleştirilen bu eylemler ve olaylar ise sonrasında da zaten basın bu adamların elinde olduğundan abarta abarta uçurmuşlar adamı yok ölümünü bilmişmiş! Peygamberimiz 1400 yıl önceden bu gün olacakları harfi harfine söylemiş ama dinleyen kim? Velhasılı kelam çok karamsar olmayalım tekrar huzurlu bereketli günler bizi bekliyor ama öncesinde ki doğum sancılarına dayanmak zorundayız...





Neyse daha çok karıştırmadan şunu da söyleyeyim damalı yüzeyler 2 boyut arası geçişi temsil.



to be continued.....

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Düşmanımızı Tanıyalım - İlluminatiye Giriş





İnsanlığın Tarih boyunca hiç şüphesiz en büyük düşmanı Şeytandır. Peki hiç düşündünüz mü, niye Şeytan bizim düşmanımız? Bi sabah uyandı da insanların düşmanı olmaya mı karar verdi? Peki sebebi neydi bu düşmanlığın?? Ben size elimden geldiğince Şeytan hakkında bilgi vermeye çalışacağım çünkü İlluminati'yi anlamak için olayın en temelinden başlamak gerek!

Peki Şeytan Nedir?


Şeytan, İnsanlar gibi çamurdan değil,  Nar-ı semum denen dumansız  ateşten yaratılmıştır! Bu bir enerjidir ama farklı bir enerjidir! Şekil değiştirebilen, İnsan vücuduna, beynine girebilen ve çok hızlı hareket edebilen bir enerjidir. İnsanlara doğrudan hiçbir şey  yapamaz sadece telkinde bulunur.
Bahsettiğimiz Şeytan İblis'dir. Diğer şeytanlar ise onun soyudur. Şeytanların inançlı versiyonuna "cin" deniyor.
(bkz. Kehf suresi  50.ayet "o zaten cinlerdendi" )

Şeytanın İsyanı


  Bakara suresi 30.ayette 'Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.'

Haa burda demek ki yeryüzünde kan döken başka birileride varmış ki melekler kan dökecek diyorlar!
Kur'an'da belirtilen şekli ile şeytanın soyu yani "Cinler" varmış ve Bunlar ortalığı birbirine katmış,yaratılış amaçlarını unutmuşlar ki Allah yeni halife yaratmıştır. (Bkz. ZÂRİYÂT - 56 "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.")

  Yani Allah yaratılış amacını unutan bu canlılara İblis kumandasında Cinler ve melekler ordusuyla onları bertaraf, yok etti. Bu konuda 2 Rivayet vardır
İlki, Tahtlarını tamamen kaybettiler yani Atlantis medeniyeti, Bermuda Şeytan üçgeninin bulunduğu yerde onların saltanatı olmuş olabilir ve bu yüzden manyetik çekim gücünden dolayı batmalar oluyor da olabilir.
İkincisi de,Yıldızlara sürülmüş olabilirler.

  Şimdi İblis bir zafer kazanmış, Cinler bertaraf edilmiş. Eeeee tabi İblis de bir mükafat bekliyor ama Allah "Ben yeni halifelerimi yaratacağım" deyince İblis kıskançlık krizine giriyor. Bunun sebebi de, Şeytan zaten zaferle dönmüş (Halbuki hiç bir zafer bir kişiye yüklenemez) diğer sebebi de kendisinin ateşten ama Hz.Adem'in de topraktan yaratılmış olmasından dolayı kendini üstün görmesi.

Allah "secde edin" emri verince Melekler ve Cinlerin neredeyse tamamı Hz.Adem'e secde ediyor ancak İblis ve bazı kötü cinler ise inat ediyor.Sonra Allah Şeytanı lanet etti ve rahmetinden uzaklaştırdı ama şeytan daha da ileri giderek Allah'a kafa tuttu "Sen Adem'i yarattın!! Ben onunda, onların çocuklarının da sana itaat etmeyeceğini göstereceğim" dedi. Ve Allah da "Sen ve senin yolunda gidenleri cehenneme dolduracağım" dedi

  Nitekim Hz.Adem'e cenette yasak meyvayı yedirerek iddiasının ilkini doğruladı ve İnsanlar ile şeytan arasındaki savaş başlamış oldu!!


Şeytanın Amacı

  İnsanı saptırmaktır ve  sadece kendisine hizmet eder. Çünkü Şeytan, Hz.Adem'e secde etmedi ama ordaki asıl amaç Allah'a secdedir çünkü emri veren Allah'dır. Şeytan kendini üstün görmesi ve egoist olduğundan dolayı cezalandırılmışıtr. Belki de bu yüzden egoist insanlar pek sevilmez. Belki de Şeytana en büyük ceza tiksindiği ve kendinden küçük gördüğü insanlarla beraber aynı dünyada yaşamasıdır.

İşte bu yüzden şeytan hemen kıyametin kopmasını ister çünkü kıyamet saatinin bilinmemesindeki asıl kaynağı insanların yaşantısına göre kıyametin kopmasıdır! Çünkü kıyametin kopacağı zamanda yeryüzünde "Allah" diyen bir mümin kalmayacağını peygamber efendimiz bildirmiştir. Yani biz Allah'ın emir ve yasaklarına uyarsak kıyamet o kadar geç kopar! Bundan dolayı Şeytan insanları kandırarak İlluminati, Mason,ateist gibi vb sapık inançlara sokarak Allah'a inanmayan bir insan ırkı istemektedir! O zaman kıyamet kopacaktır

   Kimse, Şeytan ve İnsan yani iyiler ve kötüler savaşında ben tarafsız olacağım diyemez çünkü ya iyi yani gerçekleri savunursun yada şeytana uyar pişman olursun daha doğrusu ya cennete gidersin ya da cehenneme ! Bu kadar basit! Öbür dünyada  3. bi seçenek yok

Şimdi Şeytana Karşı Neler yapabiliriz?

Geçen bi arkadaşımla konuşuyorum dedim ki "Abi şeytana karşı neler yaparsın?" cevaba bak sen
-füvvvvv füvvv (Islık çalmaya çalışıyor) sonra
-Euzübillahimineşşeytanirracim
bi kaç kez tekrar ediyor bu işleme

Aferin ! Benim süper zeki arkadaşım sen ıslık çalmaya devam et adamlar Dünyanın eksenini kaydırıp LEY hatlarını kilitleyemeye devam etsinler ! Depremler yapsınlar dünyayı birbirine katsınlar!!!  Masum insanların iliklerine kadar sömürmeye devam etsinler!

İşte Şeytan için bunca şeyi yapan kişiler İlluminati'ye hizmet ediyorlar!!
Yani İlluminati Şeytana hizmet ediyor!

Aslında Şeytana karşı yapılabilecek çok şey var ! Öncelike ilmi olarak kendimizi yetiştirmeliyiz ve Şeytanın Hz.Muhammed (SAV) ile görüşmesini bi gözden geçirelim

Hz. Muhammed (SAV) ile görüşmesi

Muaz bin Cebel rivayet ediyor :
- Bir gün Resullullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ansardan birinin evinde toplanmıştık.. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık.
Bu arada, dışarıdan bir ses geldi :
- Ev sahibi..... içerdekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz,
-Bu seslenen kimdir bilir misiniz?
-En iyi bilen ALLAH ve Resuludur.
- O, lain iblistir. 'Şeytandır' Allah'ın laneti onun üzerine olsun.
Hz. Ömer :
-Ya Resullullah, bana izin veriniz onu öldüreyim.
- Dur ya Ömer, bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir... Öldürmeyi bırak. Kapıyı ona açın gelsin... O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.

Kapı açıldı...
Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, şöyle bir selam verdi ;
-Selam ya Muhammed; selam size ey cemaat-i müslimin.
-Selam Allah'ındır ya lain. Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?
-Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
-Nedir o mecburiyetin ?
-İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki;
"Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor: Muhammed'e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin."
Sonra ... Allah-ü Taâlâ buyurdu ki :
"Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu sölemezsen... seni kül ederim; rüzgara savurur... Düşmanlarının önünde, seni rüsvay ederim."
İşte ... böyle; ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem;düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sona Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle sordu :

-Madem ki, sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ?
Şeytan şu cevabı verdi :
-Sensin ya Muhammed. Allah' ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilirki?
-Benden sonra, en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?.
-Müttaki bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir.
-Sonra kimi sevmezsin?
-Kendisini sabırlı bildiğim şüpheli işlerden sakınan alimi ...
-Sonra ?
-Temizlik işinde... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi.
-Sonra ?
-Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez.
-Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?
-Ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını; halinden, tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.
-Sonra kim ?
-Şükreden zengin.
-Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ?
-Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki: şükreden bir zengindir.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu :
-Peki, ümmetim namaza kalkınca, senin halin nice olur?
-Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
-Neden böyle olursun; ya lain ?
-Çünkü bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir.
- Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?
-O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.
-Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ?
-O zaman da çıldırırım.
-Peki, ya Kur'an okudukları zaman nasıl olursun ?
-O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
-Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ?
-Ha, işte.. o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır eline, ve beni ikiye böler.
-Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Ebamürre ?
- Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ;
1-Allah-ü Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2-O, sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3-Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar.
4-Allah-ü Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder.
Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu:
-Ebubekir için ne dersin ?
-O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam'a girdikten sonra nasıl bana itaat eder ?
-Peki, Ömer b. Hattab için ne dersin ?
-Allah'a yemin ederim ki; her gördüğüm yerde ondan kaçarım.
- Peki, Osman b. Affan için ne dersin ?
-Ondan utanırım ... hem de çok ... Nasıl ki, Rahman' ın melekleri de ondan utanırlar.
-Peki, Ali b. Ebutalib için ne dersin ?
-Ah onun elinden bir kurtulsam... O, kendi başına kalsa; ben kendi başıma kalsam... O beni bıraksa.... ben de onu bıraksam .. Ben onu bırakırım; ama o beni bırakmaz.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu :
- Ümmetime saadet ihsan eden; seni taa, belli bir vakte kadar şeki kılan Allah'a hamd olsun.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi :
- Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın?.. Ben, onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar, benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini... Ümmilerini ve okumuşlarını... Facirlerini ve abidlerini .. Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat, Allah'ın halis kullarını... Evet, bunları azdıramam.
Bunun üzerine Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu :
-Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ?
-Bilmez misin? ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever ... O Allah için bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem ki; dirhemini dinarını sevmez; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.. bilirim ki o : ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır kaçarım.
Bir kul malı ve övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet, o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir. Bilmez misin ki: mal sevgisi, büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misin ki ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyükleri arasındadır.
Ya Muhammed, bilmez misin? Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım. Bir kısmını da, meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince, aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince... onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne ... hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye... İşte... böylece, onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar. Bilmez misin; ya Muhammed, Rahip Borsisa: tam yetmiş yıl ihlas ile Allah' a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta, duası ve bereketi ile şifa oluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , ona şöyle anlatır :

"Şeytan hali gibidir ki; o insana: 'Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir oldu.: bu defa ona şöyle dedi: Ben senden uzağım... Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım ." (59/16)

İblis bundan sonra bazı kötü huylar üzerinde durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı..

- Bilmez misin ya Muhammed, yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse ... o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse ... o da benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed , ben Adem'e ve Havva'ya yalan yere Allah adına and içtim. "Muhakkak ben size nasihat ediyorum." (7/16) Dedim... Bunu yaparım : çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.
Gıybet ve koğuculuğa gelince .... Onlarda benim meyvelerimdir ve şenliğimdir.

-Her kim talak üzerine yemin ederse ... günahkar olacağından endişe edilir. İsterse bir defa olsun .. İsterse doğru şey üzerine olsun. Her kim talakı ağzına alırsa .. taaa.. hakikati belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar hep zina çocuğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden hepsi cehenneme girer.

Ya Muhammed, o her ne zaman ki, namaza kalkmak ister; tutarım .

* Ona vesvese veririm. Derim ki: "henüz vakti var. Sende meşgulsün. Hele şimdilik işine bak sonra kılarsın." Böylece o: Vaktinin dışında namazını kılar. Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır. Şayet o kimse beni mağlup ederse; ona insan şeytanlarından birini yollarım... Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar.
* O, bunda da beni mağlup ederse; bu sefer onun hesabını namazında görmeye bakarım. O namazın içinde iken; sağa bak, sola bak derim. O da bakar. O ki böyle yaptı. Yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona: Sen ebedi yaramaz bi iş yaptın. Derim ve böylece onun huzurunu bozarım. Sende bilirsin ki ya Muhammed, her kim namazda , sağa ve sola çokça bakarsa , Allah onun namazını kabul etmez.
* Bunda da ona mağlup olursam. Yalnız başına namaz kıldığında yanına giderim. Ve ona; çabuk çabuk kılmasını emrederim. O da, başlar; namazını çabuk çabuk kılmaya. Tıpkı horozun, gagası ile yerden birşeyler topladığı gibi.
* Bu işi yaptırmakta da ona başarı kazanamazsam bu sefer, cemaatle namaz kılarken onun yanına varırım. Orada başına bir gem takarım. Başını imamdan evvel secdeden ve rükü'dan kaldırırım. İmamdan evvel de secde ve rüku yaptırırım. İşte o böyle yaptığı için, kıyamet günü, Allah onun başını eşek başına çevirir.
* O kimse bunda da beni yener ise. Bu defa, ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrederim. Böylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama bu işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam.
* Bunda da mağlup olursam, bu sefer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna üflerim. Ben üfleyince, o esnemeye başlar. Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa; onun içine küçük bir şeytan girer, dünya hırsını ve dünyevi bağlarını çoğaltır. İşteb undan sonra o kimse, hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar.

Şeytan bundan sonra konuşmasına devam etti :
-Sen ümmetin hangi saadetinten ferah duyarsın ki ? Ben onlara ne tuzaklar kurarım... ne tuzaklar. Miskinlerine , çaresizlerine ve zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki :
-Namaz size göre değil.. O, Allah'ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir.
Sonra hastalara giderim :
-Namaz kılmayı bırak " derim çünkü Allah-ü Teala: "hastalara zorluk yok....." (24/61) buyurdu. İyi olduğun zaman kılarsın. Ve böylece o, namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir. Şayet o, hastalığında namazı terkederek ölüp giderse, Allah'ın huzuruna çıkarken, Allah-ü Teala'yı öfkeli bulur.

Sonra şöyle dedi :
-Ya Muhammed, eğer bu sözlerime yalan kattımsa, beni akrep soksun. Sonra.... Eğer yalan varsa .. Allah 'tan dile beni kül eylesin.

İblis bundan sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi :
-Ya Muhammed, sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun ? Halbuki ben onların altı da birini dininden çıkardım.

Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz ona, yani İblis'e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi :
-Ya lain, senin oturma arkadaşın kim ?
-Faiz yiyen.
-Dostun kim ?
-Zina eden.
-Yatak arkadaşın kim ?
- Sarhoş
-Misafirin kim ?
-Hırsız.
-Elçin kim ?
-Sihirbazlar.
-Gözün nuru nedir?
-Karı boşamak.
-Sevgilin kim ?
-Cuma namazını bırakanlar.
-Ya lain, senin kalbini ne yıkar ?
-Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi.
-Senin cismini ne eritir ?
-Tevbe edenlerin tevbesi.
-Ciğerini ne parçalar, ne çürütür ?
-Gece ve gündüz, Allah'a yapılan bol bol istiğfar.
-Yüzünü ne buruşturur ?
-Gizli sadaka.
-Gözlerini kör eden nedir ?
-Gece namazı.
-Başını eğdiren nedir ?
-Çokça kılınan cemaatle namaz.
-Sana göre insanların en saadetlisi (!) kimdir?
-Namazını bilerek kasden bırakanlar.
-İnsanların en şakisi kimdir ?
-Cimriler
-Seni işinden ne alıkoyar ?
-Ulema meclisleri
-Yemeğini nasıl yersin ?
-Sol elimle parmaklarımın ucu ile.
-Sam yeli estiği zaman ve ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin ?
-İnsanların tırnaklarının arasında.
-Rabbinden neler talep ettin ?
-On şey talep ettim.
- Nedir onlar ya lain ?
-Şunlardır :

1. Allah'tan diledim ki, beni ademoğullarının malına ve evladına ortak ede. Bu ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu: "Onlara ortak ol... Mallarına ve çocuklarına . Onlara vaad et. Halbuki şeytan onlara gurur vaad eder..." (17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir.

* Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim, faiz ve haram karışan yemeklerden yerim. Şeytandan Allah'a sığınılmayan malın da ortağıyım.
* Cinsi münasebet anında; Allah'a şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim. Ve o her birleşmeden hasıl olan çocuk, bize itaat eder. Sözümüzü dinler.
* Her kim hayvana binerken, helal yola gitmeyi değil de, aksini isteyerek binerse, bende onunla beraber binerim. Yol arkadaşı ve binek arkadaşı olurum. Bu da Ayet-İ Kerime ile sabittir. "Onlar üzerine süvarilerinle, piyadelerinle yaygara çıkart." (17/64)

2. Allah-ü Teala'dan diledim ki : Bana bir ev vere .. Bu dilediğim üzerine hamamları bana ev olarak verdi.
3 .Diledim ki bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana mescid yaptı.
4. Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı olarak verdi.
5. İstedim ki; bir ezan vere , Mezmurları verdi.
6. Diledim ki; bana bir yatak arkadaşı vere.. Sarhoşları verdi.
7. Diledim ki; bana yardımcılar vere... Bunun içinde kaderiye mensuplarını verdi.
8. İstedim ki; bana kardeşler vere... Mallarını boş yere israf edenleri verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlarda şu Ayet-i Kerime ile sabittir :
"O kimseler ki ; mallarını boş yere harcarlar... Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır." (17/27)

Bir ara Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu :
- Eğer söylediklerini, Allah'ın kitabındaki ayetlerle ispat etmeseydin. Seni tastik etmezdim.
Bundan sonra İblis devam etti :
-Ya Muhammed, Allah'tan diledim ki; ademoğullarını ben göreyim; ama onlar beni göremeyeler. Bu dileğimi de yerine getirdi. Diledim ki; ademoğullarının kan mecralarını bana yol yapa; Bu da oldu. Böylece ben, onlar arasında akıp giderim. Gezerim. Hem nasıl istersem. Bütün bu isteklerimi verdi . " Hepsi sana verildi, buyurdu. " Ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra şunu da ekleyeyim ki ; benimle beraber olanlar , seninle beraber olanlardan daha çoktur. İşte... Böylece kıyamete kadar, ademoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar.

Bundan sonrasını İblis şöyle anlattı :

* Benim bir oğlum vardır. Adı: ATEME'dir. Bir kul, yatsı namazını kılmadan uyursa gider; onun kulağına bevleder. Eğer böyle olmasaydı; imkan yok, insanlar namazlarını eda etmeden uyuyamazlardı.
* Benim bir oğlum daha vardır ki; onun adı da MÜTEKAZİ 'dir. Bunun vazifesi de ; yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır. Mesela bir kul , gizli bir taat işlerse .. ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa MÜTEKAZİ onu dürter. En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkarmaya muvaffak olur. Böylece ; Allah-ü Teala onun yüz sevabından doksan dokuzunu imha eder. Çünkü bir kulun yaptığı gizli bir amel için tam yüz sevap verilir.
* Sonra .. Benim bir oğlum daha vardır . Onun adı da KÜHAYL dir. Bunun işi de, insanların gözlerini sürmelemektir. Bilhassa, ulema meclisinde ve hatip hutbe okurken. Bu sürme onların gözüne çekildi mi , uyuklamaya başlarlar. Ulemanın sözlerini işitmezler. Böylece hiç sevap alamazlar.

Bundan sonra İblis şöyle anlattı :

-Hangi kadın olursa olsun .. Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur. Ve onu, bakanlara güzel gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir. Mesela: Elini kolunu dışarı çıkar ; göster. Der .. o da bu emri tutar. Elini, kolunu açar, gösterir. Bundan sonra, o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar.

İblis bundan sonra ; Resullullah (s.a.v.) Efendimiz' e kendi durumunu anlatmaya başladı :

-Ya Muhammed bir insanı delalete sürüklemek için elimde bir imkan yoktur. Ben ancak vesvese veririm. Ve bir şeyi güzel gösteririm. O kadar. Eğer delalete sürüklemek elimde olsaydı, yeryüzünde; "Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın resülüdür." diyen herkesi, oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım. Hepsini delalete düşürürdüm. Nasıl ki senin elinde de, hidayet nevinden bir şey yoktur. Sen ancak Allah'ın Resulusun. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı, yeryüzünde tek kafir bırakmazdın. Sen Allah'ın halkı üzerinde bir hüccetsin. Bende , kendisi için ezelde şekavey yazılan kimselere sebebim. Said olan kimse, taa, ana karnında iken saiddir. Şaki olan da yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan da Allah, Şekavet ehli kılan da Allah .

Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu.
"Bunlar, taa sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek... Ancak Rabbın esirgedikleri hariç.." (11/118-119)
"Allah'ın emri behemehal yerini bulan bir kaderdir." (33/38)

Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz, İblise şöyle buyurdu :
-Ya Ebamürre, acaba senin bir tevbe etmen ve Allah' a dönmen mümkün değil mi ? Cennete girmene kefil olurum.
Bunun üzerine İblis şöyle dedi :
-Ya Resullullah, iş verilen hükme göre oldu. Karar yazan kalemde kurudu. Kıyamete kadar olacak işler olacaktır. Seni peygamberlerin efendisi kılan, cennetin ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden seçen ve halkı arasında bir gözde yapan, beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah'tır. Ve O: bütün eksik sıfatlardan münezzehtir.

Ve İblis cümlelerini şöyle tamamladı :
-İşte bu söylediklerim sana son sözümdür. Ve bütün söylediklerimi de doğru dedim.

İşte böyle Şeytan bu tür oyunlar ile Bizi cehenneme sürükleme çalışıyor ve Peygamber efendimiz insanlığın  bu beladan kurtulması için kefil olmayı bile göze alıyor ama imtihan dünyasındayız her neyse konumuzu saptırmayalım !!

Öncelikle şeytanın amacını öğrenmeliyiz ki ona hizmet edenlerin amacını öğrenelim!!

to be continued......