İlluminati Kart Oyunları başlıklı yazımda, bu karttan bahsederken " bakarsınız göremezsiniz, dinlersiniz duyamazsınız ama beyin algılar" demiştim; şimdi ise bu kartın neyi simgelediğini açıklayacağım.
İngilizce, gizli bilinçaltı mesajları. Bilinçaltının tüm görüntü, ses, resimleri kaydetme özelliği 1900'lardan beri insanları yönlendirmek için kullanılıyor. Bu mesajlar ikiye ayrılıyor; Görsel subliminal ve İşitsel subliminal. Bilinçaltı mesajlarından etkilenme oranı kişinin karakter yapısına ve çevre şartlarına göre değişiyor.
Subliminal mesaj başka bir objenin içine gömülü olan işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Bu mesajların insan bilinç altını etkiledikleri ileri sürülmektedir. Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır.
Subliminal mesajlar hem iyi şekilde olabilir hem de kötü şekilde ama genel olarak kullanılan kötü olanlardır. Bunu hemen hemen herkes kullanır ama en çok kullananlar gizli örgütlerdir. (masonlar, illuminati vs.)
Örnek vermek gerekirse; Günlük hayatımızda o kadar çok anket yapılıyor ki, "ne işe yarar bu anketler" diyecek olursanız, bu anketler toplumun nabzını ölçmeye yöneliktir.
En çok sevdiğiniz lider kimdir sorusunun cevabı %90 Fatih Sultan Mehmed ise (Benim öyle) Obama ekranlarda konuşmasını yaparken 25.karede Fatih Sultan Mehmed'in resmi eklenir. Böylelikle beyin Fatih Sultan Mehmed ile Obama arasında bir bağ kurar ve siz Obama'yı eskisinden daha sevimli bulursunuz. Bunun gibi birçok örnek verilebilir.
Reklamlar: Beyne Nasıl Fısıldıyor?
İlgi çeken bir TV reklamı izlediğimizde ne olur?
Beynin elektrik frekansları üzerinde EEG (elektroansefalografi-beynin belirli alanları arasındaki elektrik potansiyeli farklarını kaydeden cihaz) kullanarak çalışan araştırmacılara göre, konsantrasyon artmasının gerçekleştiği bazı beyin dalgaları bir konuya gösterilen ilginin artmasıyla daha aktif hale gelir. Uyarıların daha az ilgi gerektirdiği beyin dalgaları ise durgunlaşır. Diğer bir ifadeyle bu durum, beyninizin reklamlardaki durumudur. Bu da sinirlere hitap ederek pazarlama yapan, sinir-bilim tekniklerini kullanarak yeni oluşmaya başlayan bir araştırma topluluğunun, insanların ürünlere ve promosyonlara olan tepkilerini analiz ettikleri anlamına gelir.
Kaliforniya Berkeley merkezli sinirlere hitap eden pazarlama şirketi NeuroFocus'un kurucusu ve başmüdürü A.K. Pradeep:
"Adımların başarılı olması için tüketicinin ürünlere karşı ilk ilgisini geliştirdiği beynin bilinçaltı bölgesine, onları satın alma eğilimi gösteren bölgeye ve marka bağımlılığı oluşturan bölgelere ulaşmaları gerekir."
NeuroFocus'ta pazarlama deneyine katılan gönüllüler, EEG sensörleri taşıyan dokuma şapkalarla Web sitelerinde ya da bir film fragmanındaki reklamları izlerken, görüş alanlarını inceleyen bir cihaz taktılar. Bu ikili alet, katılımcılar görüntüleri izlerken, araştırmacılara katılımcıların beyin dalgalarıyla, izledikleri video görüntüler, logolar ya da reklam afişleri arasında bağlantı kurmalarına olanak sağladı. Mühendislik alanında doktorası olan Dr. Pradeep:
"Beyin dalgalarını ölçerken; dikkati, duyguları ve hafızayı da ölçebiliriz. Biz esasen uyaranlara karşı verilen derin bilinçaltı tepkilerini ölçüyoruz'' dedi.
Tüm elektrik dalgalarını da bunlara ekleyen doktor, bunların ''beyne fısıltılar'' olarak temsil edilebileceğini söyleyerek "beyne fısıldama işi"nin giderek artacağını ekledi.
EmSense, Sands Research, MindLab Internatıonal ve NeuroSense gibi bir parça ele avuca gelmez sinir teknikleri kullanarak pazarlama yapan şirketler, şimdilerde EEG'ler, MRI, görüş alanı inceleme ya da deride, kaslarda, yüzde reklamlara ve ürünlere verilen tepkilerini izleyen eski biyometrik metotlarla en yeni ''zihne mayın döşeme'' teknikleri üzerinde yoğunlaşıyorlar.
Google, Disney, CBS, Frito-Lay ve A&E TV gibi bazı firmalar ve bazı politik kampanyalar, tüketicilerin etkilenmelerini test etmek için, sinire hitap eden teknikler kullandı. 2008'de Nielsen, bu firmalar arasında en büyüğü olan NeuroFocus'a alanında güvenilirlik ekleyerek yatırım yaptı.
Piyasalarda hareket umuduyla tüketicinin bilinçaltından yararlanmaya çalışma yeni bir olay değil. Bundan 50 yıl önce bir gazeteci ve sosyal eleştirmen olan Vance Packard ''Gizlenmiş İkna Ediciler'' adlı yeni ufuklar açan bir kitap yazdı. Kitabında reklamcıların nasıl insanların bilinçsiz arzularını etkilemeye çalıştıklarından bahsediyordu.
Bilinçaltı beyin dalgalarının derinine inen bu tekniklerin, aşırı derecede tüketicileri etkileyerek onları, bilgileri ve izinleri olmadan bir alışveriş robotlarına çevirebilecek olmalarından endişelenmeli miyiz? Aslında sinirlere hitap eden pazarlama teknikleri, onu beyin yıkama ve marka hastalığı olarak niteleyen tüketici savunucuları için alarm çanlarını ateşlemeye başladı.
Dijital gizliliği korumakta görevli Dijital Demokrasi Merkezi yetkili yöneticisi, bireylerde haberleri olmayan bir etki oluşturduğunu ve düzenlenmesi gerektiğini söyledi.
Chester, hükümetin geleneksel olarak yetişkinler için olan reklamları sınırlandırmadığını çünkü yetişkinlerin doğruyu yanlışı ayırt edebilecek korunma mekanizmalarının olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor:
''Fakat şimdi reklam sektörü, bu doğal savunma sistemlerini geçebilecek şekilde kasten dizayn ediliyor. Bu yüzden geleneksel yasal reklam koruma yasaları sorgulanmalıdır.''
Tekniklerin savunucularına göre ise sinirlere hitap eden pazarlama, temel olarak geleneksel tüketici anketlerinden daha net bir şekilde tüketicinin nabzını ölçen bir uygulamadır. NeuroFocus'tan Dr. Pradeep şirketlerinin son 30 milisaniye veya daha küçük kısımlara uyaranları gizleme gibi insanların anlayamayacağı bilinçdışı teknikleri asla kullanmayacağını söyledi. Ve şirketlerinin diğer firmaların yaptığı gibi adayların konuşmalarını ve reklam komutlarını test eden politik kampanyalar içerenlerden uzak duracağını belirtti.
''Eğer ben sizi diş macunu A ve B arasında seçmeniz için ikna edersem çok fazla bir şey kaybetmezsiniz. Ama A ve B devlet başkanları seçimi için ikna etsem, sonuçlar çok daha derin olur'' diyen Dr. Pradeep şöyle devam ediyor:
''Bu teknolojiyi kullanabilmemiz, onu kullanmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez.''
Ayrıca bu noktada sinirlere hitap edilerek yapılan pazarlama tekniklerinin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını henüz bilemiyoruz. Berkeley'deki sinirbilim ve psikoloji profesörü ve aynı zamanda NeuroFocus baş bilim danışmanlarından olan Dr. Robert T. Knight, mesela EEGlerin bir kişinin dikkatinin çekilip çekilmediğini anlamada kullanılabilirken, bu yoğunlaşmanın nüanslarını çözemediklerini söyledi. Bu da bir insanın tepkilerinin olumlu mu olumsuz mu olduğunu ayırt etmede kullanılırken, bu duyguların korku mu eğlenme mi olduğunu ayırt edememe anlamına gelmektedir.
Dr. Knight:
''Bu bir akıl okuyucu değildir. Biz yalnızca insanların ilgi gösterip göstermediklerini ölçebiliriz.'' dedi.
Şüpheciler, ayrıca bu tekniğin beyin dalgalarının satın almaya yönelik tepkilerine dikkat çektiler.
Kaynak:
Natasha Singer, "Making Ads That Whisper to the Brain", NY times
Bize hep başarı öyküsü anlatılan Walt Disney aslında Masondur. Kurduğu Disney'in ürünleriyle çocukların bilinç altlarına üst seviyelerde sübliminal mesajlar yüklenir.
Meşhur Walt Disney |
Var yemez amcamız Masonik nizam duruşuyla |
Şimdi bu adamın firması olan Disney'in ürünlerini ve sublimal mesajlarına bakalım,
söylemeye gerek var mı ki |
Bunlar da X-Men karikatürlerinde ki subliminal mesajlar
Çocuklara aşılanan sübliminal mesajların diğer örneklerine bakalım,
Millet ordan su içiyor şerefsiz |
Kadının ayakkabıya bakışı |
O yol kenarındakiler mantar. Aslında bizim içimiz fesat (kimin sayesinde acaba) |
Subliminal mesajlar sadece çocuklara uygulanmıyor her yaştan insana uygulanıyor bu şeytani plan.
Paraya koyma bari |
Magnumdan sübliminal (2 dondurmanın birleştiği yere dikkat edelim) |
Bu yerleşim tesadüftür değil mi? |
Cem Yılmaz'ın bahsettiği grup indirimi bu sanırım |
Ülkemizde ki subliminal Mesajlara gelecek olursak ülkemiz bu konuda, Tam bir subliminal Mesaj Cenneti
Bunu yapmak için ileri derecede gerizekalı olmak gerekir |
Neyse devam edelim;
Bu klibi dikkatlice izlerseniz Mustafa Ceceli'den çok Horus'un gözü olduğunu göreceksiniz |
Belirtmek isterim ki, bu yukarıda örneğini verdiğim sanatçıların bunu bilerek yaptıklarını sanmıyorum. Bir klip çekiminde onca ekip çalışır yada bir çekim sırasında ve sonrasında bir çok işlem gerçekleşir.
Acun konusuna sonraki yazılarıma değineceğim ama bu adamın hiç de masum olduğunu sanmayın |
İşte Dumanın aman aman şarkısındaki mason işareti hem de çok bariz şekilde... İnanmayan arkadaş varsa http://www.youtube.com/watch?v=fXhBRQEqp-A 1.41 sn.de durdursun ya da bu saniyeleri ağır çekimde izlesin.
Ayet ile dalga geçtiklerini de hatırlatmak gerek |
Ülkemizde sübliminal mesajlar görselden çok işitseldir. Eski türk filmlerine bakmak gerekirse; Hiçbir zenginin başı kapalı değildir ve eğer filimde başı kapalı bir kadın varsa ya eziktir ya da hizmetçidir.
Kapıcı isimlerine gelecek olursak isimleri nedir?
Ya Cafer ya da Abbas
Tesadüf ya Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in amcalarının adı da Cafer ve Abbas. Aslında bunlardan önce milletin nabzının ölçülmesi için bir karakter adı seçildi ve denendi. Sonuç ise mükemmeldi onlar için. Çünkü izleyicilerin çok büyük bir bölümü neredeyse hepsi güldü eğlendi arada çok az da olsa tepki geldi ancak onlar da geri kafalı yada örümcek kafalı yaftası yapışıtırılarak bastırıldı. Bu karakter hepimizin de çok sevdiği İnek Şaban karakteriydi.
Tesadüf ya biz Müslümanların üç mübarek ayından birinin adı da Şaban. Şimdi size sormak istiyorum hanginiz oğlunuzun adını Şaban koyarsınız? Yada Çiçek Abbas'ı izledikten sonra çocuğuna Abbas ismini koyabilecek misiniz?
Amacım Kemal Sunal yada İlyas Salman'a en ufak bir hakaret etme yada saldırmak değil, onlar işini layıkıyla yerine getiren usta oyuncular. Filmlerin üstümüzdeki etkilerini size göstermek.
Sizden ricam lütfen birazcık düşünün; Türk film ve dizi sektöründe ne kadar gerizekalı, aptal, kaba ve saba karakterler varsa isimlerine dikkat edin. Şimdi buraya yazmaya kalksam yazı uzar gider. Hepimizin bir dönem severek izlediğimiz dizi olan Avrupa Yakası isimli diziden bir karakter vardı. Adı Gaffur. Giyimi, kuşamı, insanlarla olan ilişkisi, zeka seviyesi yada konuşması olsun hep arıza bir tipti. İşin ilginçliğine bakın ki Allah'ın 99 büyük isminden birisinin adı da Ğafur'dur.
Bir diğer üstünde durmak istediğim karakter ise hemen hemen Avrupa Yakasından Gaffur karakterinin benzeri olan bu sefer ise sinema sektöründe görünen Recep İvedik karakteri.
Recep İvedik |
Gaffur |
Bu tür yayınları izledikten sonra hangimiz oğluna Recep yada Gaffur ismini verebilir ki?
Az önce bahsetmiştim Şaban karakterinden, son verdiğim örnek ise Recep karakteriydi. İşin tuhaflığı bu ya biz müslümanların kutsal 3 ayından ikisinin adı da Şaban ve Recep. Henüz benim bildiğim Ramazan için böyle bir proje yok. Ha Recep Tayyip Erdoğan'ı sevenler yine evladına Recep ismini verebilir ancak büyük bir çoğunluğun vereceğini pek sanmıyorum. Ramazan için ise diren Ramazan mı diyelim bilemiyorum ki.
Devam edecek olursak;
Goebbels |
Goebbels ( Nazilerin Propaganda Bakanı )
Mevcut ideoloji nasıl işler, Goebbels gibi deneyimli faşiste kulak verip anlayalım :
* Halkı her zaman ateşle , asla soğumasına izin verme .
* Hatalı olduğunu veya yanlış yaptığını asla kabul etme .
* Asla rakibinin üstün bir yanı olduğunu kabul etme .
* Asla kendinden başka bir seçeneğe hareket alanı bırakma .
* Asla kabahat üstlenme .
* Sadece bir rakibine odaklan ve kötü giden herşeyin suçunu onun üzerine yık .
* Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır .
* Bir yalanı yeteri sıklıkla tekrarlarsan, halk eninde sonunda ona inanır .
Goebbels'in açıklamalarının subliminal mesajlar ile bir alakası olamaz tabi nazi almanyası döneminde ki insanları yönlendirme ve inandırma da ki tekniği de size açıklamak istedim yalnızca.
ŞEYTANIN MÜZİĞİ AKIL YÖNLENDİRMEYLE BİRLEŞİRSE
İnternette sessiz sedasız büyüyen i-dose akımı yüzyıllardır kullanılan binöral ses dosyalarıyla beyinde uyuşturucu etkisi yapıyor. Tek ihtiyacınız olansa internet ve stereo kulaklık
Prusyalı bilim insanı Heinrich Wilhelm Dove, 1839 yılında farklı ses frekanslarının belirli bir düzende dinletilmesiyle beyinde binöral etkiler yaratılabileceğini keşfetti. Bu deneylerde sağ ve sol kulağa 1000 ile 1500 Hz frekans aralığını geçmeyecek farklı tonlarda ses veriliyordu. Beyin bu iki tonu algılayıp birleştirirken ortaya ilginç tepkiler çıkıyordu.
Dove’dan 134 sene sonra 1973 yılında Gerald Oster de bu konuda bazı çalışmalar yürüttü. Onun çalışmalarında hayvanların aynı yöntemle üç boyutlu algılama yaptığı ve Parkinson hastası insanların binöral etkilenmeye girmediği ortaya çıktı.
Ardından yürütülen çalışmalarda bu teknikle beyin dalgalarının senkronize edilmesi gündeme geldi. Farklı ses frekanslarını kullanan müziklerle insanların rahatlaması, konsantre olması ya da derin uykuya geçmesi sağlandı. Hatta bu beklentiler için hazırlanmış kimi özel albümler, yazılımlar bile piyasa çıktı
Tedavi amaçlı bazı kullanımlarda işin boyutu ses frekanslarıyla vücuttaki bazı hormonların dengelenmesine kadar vardı. Kontrolsüz bir deneyde anksiyete bozukluklarının psikolojik tedavisinde de 60 günlük bir terapinin olumlu sonuç verdiği kayıtlara geçmiş durumda. Uyku terapisi ve çocuklarda öğrenmeyi hızlandırma gibi kullanım alanlarına da halen sıkça rastlanıyor.
Bu amaçla kullanılan ritm ve ses örneklerine internette kolayca ulaşmak mümkün
Yaygın ve etkili
Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Oklahoma Narkotik Masası’ndan gelen bir uyarıysa binöral ritm tekniğinin korkutucu bir diğer kullanım alanını daha ortaya çıkardı. İddiaya göre internette özel olarak hazırlanan kimi ses dosyaları dinlendiğinde beyinde uyuşturucu etkisi yapıyordu! Dijital formundan dolayı herkesin kolayca ulaşabileceği, hiçbir üretme ve çoğaltma maliyeti olmayan bu ses dosyaları dinleyenlerde uyuşturucuya emsal psikolojik etkiler bırakabiliyor.
Herhangi bir bağımlılık yapmıyor olsa da Narkotik Masası bu tip kolay ve yaygın yöntemlerin gençleri gerçek uyuşturucuya yönlendirmesinden endişe ediyor.
Bir MP3 dosyasıyla uyuşturucu hap almak arasında bağlantı kurmak zor gelse de video paylaşım sitelerinde bu sesleri dinleyenlere ait kayıtlar etkinin kimilerinde azımsanmayacak boyutta olduğunu ortaya koyuyor.
‘i-dose’ adı verilen bu akımın en popüler dosyalarından biri Gates of Hades adını taşıyor (Hades, Yunan mitolojisinde ölülere hükmeden yeraltı tanrısının ismi). Youtube’dan ücretsiz olarak erişilebilen bu yapım şimdiden 450 bine yakın kişi tarafından dinlenmiş. Aynı sayfadaki ilgili içeriklerde bu dosyayı dinleyenlerin etkilenmelerini gösteren kayıtlar da yer alıyor.
Ücretsiz ulaşılabilen binöral içeriğe karşılık ‘daha etkili’ olduğunu iddia eden ses dosyaları özel sitelerde ücretli olarak satılıyor. Bu tip sayfalarda esrar, kokain, eroin, opium ve peyote etkisi sunduğunu iddia eden dosyalar para karşılığı alıcılarını bekliyor.
I-dose akımının en korkutucu yanı dijital bir ses dosyası olmasından dolayı üretiminin, dağıtımının, paylaşımının kolaylığı ve her yerde, her cihaz yardımıyla ‘kullanılabilir’ olması. Tek ihtiyacınız olan şey bir müzikçalar ve kulaklık.
Bu konuyu ciddiye alan kimi uzmanlar siber uyuşturucu etkisi yapan ses ve video dosyalarının yakın gelecekte devletlerin geleneksel uyuşturuculardan çok daha fazla başını ağrıtacağını savunuyor.
Blog sahibinin uyarısı üzerine ve ortamın gerginliği dolayısı ile editlenmiştir. "Ülkemizdeki Müziklerin Etkisi" başlıklı yazımı da iptal ediyorum. Yaklaşık 20 şarkıda subliminal mesaja denk geldim ancak dediğim gibi "Ülkemizdeki Müziklerin Etkisi" başlıklı yazımı yayınlamayacağım için pek de bir önemi yok ancak yorumlardan birisinde Tarkan- Öp şarkısı sorulmuştu. Evet o şarkıda hem normal hem de tersten dinlediğimde de rastladım. "Cennetten Gelen Bir Melekti Sanki" diye bir mısra var. Araştırırsanız Düşmüş Meleklerin ne anlama geldiğini bulabilirsiniz.
Mesele Ayşe, Fatma, Hatice, Gökçe değil. Mesele konunun şahıslara indirgenmesidir. Bizim kimsenin ekmeğiyle yada emeğiyle oynama gibi bir niyetimiz yok ancak gördüğüm kadarı ile, Herkes Gökçe'yi kurban seçmiş vaziyette bu yüzden "Ülkemizdeki Müziklerin Etkisi" başlıklı yazımızı da dondurduk. Bizim sistemle sorunumuz var, eğer konu şahıslara indirgenirse burdan hiç bir sonuç elde edilemez. Bazı kimseler neden korkuyorsun diyor ancak korkacak olsak bu işe zaten girişmez idik. Yalnızca, yazımızın amacından farklı kullanıldığını fark ettiğimiz için editlemeye karar verdik. Prensip olarak hiç bir şahıs ile uğraşmayacak yalnızca insanları bu sistem hakkında uyaracaktık ve ne yazık ki göründüğü üzere sistem değil şahıslar konuşuluyor.
"Şeytan'a Hizmet Eden Müzikler" başlıklı yazımı yayınlayacağım ancak ülkemizdeki sanatçılardan uzak duracağım. Çünkü ülkemizde bir kişi seçilir ve karalanır sonra da konu kapanır. Ülkemizde durumun böyle olduğunu son örneğinde de fark ettiğimiz için Ülkemizden örnek vermekten kaçınacağız.
Bilinç altına gönderilen gizli mesajlar Reklam sektöründe de etkilidir. Murat Menteş'in sözü herşeyi açıklar nitelikte,
Ermişler gibi metropolden kaçıp tabiatla haşır neşir olmayı özendiren bir tek reklam göremezsiniz . Teknoloji aptalların kötülük yapmasını kolaylaştırmaya adanmıştır .
Murat Menteş
Reklam ve afişler yoluyla nasıl kandırıldığımızı anlatan güzel bir video önerilir,
http://www.youtube.com/watch?v=rDwr1-LOHRQ
Bu video'da ki kazık kadar adamları bile nasıl bir seyahat yoluyla bilinç altına gönderilen gizle mesajlar ile yönlendiriliyor. Bir de siz daha küçüklükten beri bu subliminal mesajlara maruz kalan çocukların ilerde nasıl rahatça yönlendirildiğini bir düşünün isterseniz.
Eğer dikkatli değilseniz, gazeteler sizin zulüm gören insanlardan nefret etmenizi ve zulmü uygulayan insanları sevmenizi sağlar.
Malcolm X - Hacı Malik El Şahbaz
Peki bu subliminal mesajlardan korunmak için neler yapmalıyız?
Öncelikle hayatımızı olabildiğince sorgulayarak ve bu konuları iyi öğrenip bilinçlenmeliyiz. Eğer biz bilinçli olursak yani bazı şeylerin farkında olursak ve izlediğimiz her şeyi dikkatli izlersek kimse bilinçaltımıza kolay kolay bir şey gönderemez.
Zaten asıl sorun korunmakta değil bilmemektedir. Bu konuyu hala çoğu kişi bilmiyor ve çoğu kişi ise "banane" deyip bilmezden geliyor.Yani korunmak bizim elimizde. Dikkatli olursak ve bunların farkında olursak kimse bilinçaltımıza böyle şeyler yollayamaz. Biz öncelikle yetişkinler olarak bilinçlenmeliyiz ki, ileri ki nesillere de bir faydamız olsun ve çocuklarımıza koruyabilelim.
Peki biz bilinçlendik ama ya çocuklarımız?
Onlarda durum farklıdır çünkü onlar dikkatli olamazlar, farkında olamazlar. Onları TV ve Sinemadan vs uzak tutmamız gerekiyor. Onlarla televizyonun, internetin değil, bizlerin yani ailelerinin daha çok vakit geçirmesi gerekiyor. Çocuktur illa ki çizgi film izler ama bunlarda da hep seçici olmalıyız çünkü subliminal mesajların çoğu çizgi filmlerdedir (Özellikle disney ürünlerinde).
Çizgi filmlerin içeriğinde bazı semboller vardır. Bu tip şeyler çocuklara izletilerek onların beynine bu simgeler kahramanmış gibi lanse edilir.Bunu küçük yaşta bilinçaltına alan bir çocuk ileride bunlarla karşılaştığında hemen bilinçaltına attığı "bu simgeler iyidir" gibi şeyler aklına gelir ve o simgeler hakkında ne öğrendiyse onlar gibi hareket etmeye başlar.
Subliminal Mesajların etkilerini görmek istiyorsanız buyrun, sizce tesadüf olabilir mi bunlar?
Can Dürdar'ın ergenlik yazısı ise kendimizi yırttığımız subliminal mesajların kızlarımız üzerindeki etkisini doğrular nitelikte. Haberin orjinalini http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/2003/07/16 adresinden 3.sayfa haberlerinde 12 yaşında tanıştığı adama kaçtı haberinde okuyabilirsiniz. (Dikkatinizi Çekerim haber 2003 yılına ait. Tam 9 sene öncesi)
Oradan okuyamayanlar http://www.annecocuk.com/showthread.php?16095-CINSELLIK-ERGENLIK-CAN-D%C3%9CNDAR-DAN-Okudum-i%C3%A7im-darald%C4%B1-(-(%C3%87-E-) bu adresten okuyabilirler
To Be Continued...